22 Haziran 2014 Pazar

ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR




nİlme ayrılmış bir ömür. Sayısız nice eser. Kargaşa ve kaosun içinde açan bir fidan:
ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR 
 
 
n


    1878 Yılında Antalya İlinin Elmalı İlçesinde doğdu. ‘Elmalılı’ mahlası buradan gelir. Babası hoca numan efendi, annesi fatma hanımdır. Babası şeriye katipliği yapmıştır. Annesi de Elmalı’nın ileri gelenlerinden alim Esad Efendi’nin kızıdır. 

İlk ve orta tahsilini elmalı’da rüştiyede gördü. Arapça ve ilim öğrenmek için dayısı  Hoca Mustafa Sarılar Efendi ile birlikte 1895'de İstanbul'a geldi. Kayserili Mahmud Hamdi Efendi'nin Beyazıt Camii'ndeki derslerine devam etti. Of'lu Mahmut Kamil Efendi'den fıkıh dersleri aldı. Devrin ileri gelen değerli hocalarından ders görerek icâzet aldı.

     Mekteb-i Nuvvab'a girdi ve buradan birincilikle mezun olarak kadılık icazeti aldı. 1905'ten itibaren Beyazıt Camii'nde talebelere ders vermeye başladı ve bu hizmeti 1908 yılına kadar devam etti. Bu arada Şeyhülislamlık'ta Mektubi Kalemi'ne dahil edildi. Bir yandan da Nuvvab'da ve Mülkiye Mektebi'nde ahkam-ı evkaf, Medrese-t-ül Vaizin'de fıkıh, Süleymaniye Medresesi'nde mantık derslerini okutmayı sürdürdü

     1908 yılında dersiâm oldu. Devrin ünlü hattatları Sami Efendi ve Bakkal Arif Efendi'den hat dersleri aldı. Mustafa Kemal Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'i ilk kez Türkçe tefsir etmesi için vazifelendirdiği Mehmet Âkif Ersoy'dan sonraki ikinci kişidir.


     1909 yılında Mülkiye Mektebi'nde Ahkâm-ı Evkâf ve Arâzî dersleri okutmuş ve yine aynı yıllarda Mekteb-i Kuzâtta "Fıkıh" dersleri vermiştir. Daha sonra Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye (Şeyhü'l-İslâmlığa bağlı Yüksek Müşavere Heyeti) üyeliğine ve bir müddet sonra da başkanlığına tayin edilmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Evkaf Nazırlığı'nda bulunmuş ve bu sırada Âyan Meclisi üyesi olmuştur.

     Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması (Felsefe) ile de ilgilenen Elmalılı Hamdi Yazır, batılı yazarların eserlerini de tercüme etmiştir. Bu eserlerde ileri sürülen konulara eleştirel yaklaşım sergileyen Elmalılı Hamdi Efendi, felsefe ve din arasında cereyan eden tartışmalara çözüm bulmaya çalışmıştır. Filozofların gerçeği kavrayamadıklarını belirtmiş, akıl ile iman bütünleştiği zaman gerçeğin kavranıp doğrulanabileceği fikrini savunmuştur.


Hak Dini Kur'an Dili (Kuran'ı Kerim'in Türkçe Tefsiri)

      Atatürk'ün Elmalı'ya yazdırdığı tefsir olup günümüzde de önde gelen İslam alimleri tarafından da hala en güvenilir tefsir olarak kabul edilmektedir. Atatürk'ün Diyanet İşleri Başkanlığı'na verdiği talimatı üzerine yazdırıldı. 1926'da Diyanet İşleri Riyaseti 'Kur'an'ı çağın icablarına göre yeniden tefsir edebilecek bir alim aradı. Sonunda vazifeli talimat üzerine Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a verildi. Devlet eliyle yazdırılan bu tefsirle Atatürk bizzat ilgilendi.

Tefsirin özelliği islam aleminde son zamanlarda yazılan en teferruatlı,en güvenilir ve kuranı günümüze göre yorumlamada öne bir çıkan bir eser olmasıdır.



Kur'ân-ı Kerîm’in tefsiriyle birlikte meâlini de yazan Elmalılı, 1926’da başladığı görevi 1938’de tamamladı. Fakat elmalılı ayrı bir meal yazmamış. Mealini tefsir içinde yazmıştır. Şimdiki mealler tefsirin için alınıp tek meal haline getirlmiştir.

Çağdaşları arasında benzerine az rast­lanan geniş kültürlü mütefekkir bir din âlimi olan Elmalılı Muhammed Hamdi aynı zamanda sanatçı bir kişiliğe sahipti. Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazmasına rağmen edebî yönüyle pek tanınmamıştır.

Eserlerinde kullandığı dil üzerinde yapılan incelemelerden anlaşıldığına göre Elmalılı yazılarında genellikle sade Türkçe kelimeleri tercih etmiş, ancak Türk dilinin öz malı haline gelen Arapça, Farsça ve Batı kaynaklı kelimeleri de ihmal etmemiştir.

İlmî ve dinî konulara ilişkin yazılarında ise oldukça ağır ve ağdalı bir üslûp kullanmış, yer yer seçili cümleler kurmuş, mantık örgüsü sağlam uzun cümleler kullanmakta başarılı olmuştur.

Muhammed Hamdi, İslâmî ilimlerdeki derin vukufunun yanı sıra felsefî düşünce ve pozitif ilimler alanında da sağlam bir anlayışa sahipti. Nitekim dinî endişelerle pozitif ilimlerin önüne engel konulmaması gerektiğini kuvvetle savunmuştur.


Elmalılı’ya asıl ününü kazandıran ese­ri Hak Dini Kur’an Dili adlı meşhur tefsiridir. ilim aşkı kadar sanata da düşkün olan Hamdi Efendi, bir aralık şiir ve musikiyle de meşgul olmuş, Türkçe, Arapça ve Farsça şiir yazmıştır. Aynı zamanda hat sanatında icazet almış, tezhip ve cilt sanatıyla da yakından meşgul olmuştur. Sülüs, nesih, ta'lik, celi sülûs, celi ta'lik çeşitlerinde eserler vermiş, ayrıca rik'a ve icâcet hattını da iyi bilmektedir.

Muhammed Hamdi tasavvufla da ilgilenmiştir. Tefsirini hazırlarken vahdet-i vücud konusunda yer yer tenkit ettigi İbnü’l -Arabî’den bol miktarda iktibaslar yapması ve zaman zaman sufî meşrepli bir üslup kullanması tasavvufî temayülünün işaretleri sayılmalıdır. Nitekim Elmalılı Araf suresi 7/142. ayetin tefsiri sırasında bu temayülü ortaya çıkmıştır.

Sebilürreşad ve Beyanü'l-Hak gibi dergilerde yazmış. Dergilerde yazarken adını değilde ‘Elmalılı’ veya ‘Küçük Hamdi ‘ mahlasını kullanmıştır. Bu onun ne kadar tevazu sahibi birisi olduğunu göstermektedir.

Siyasetle ilgilenmiş ve antalya mebusluğu yapmıştır.

Eserleri:

1. Hak Dini Kur'ân Dili: kuranı kerim tefsiridir
2. Metâlib ve Mezâhib: Fransız felsefecilerden Paul Janet ile Gabriel Seay'ın beraberce yazdıkları eserin tercümesidir. Ancak sadece bir tercüme değil, aynı zamanda kıymetli dipnotlar ve son derece önemli bir takdimle esere ayrı bir katkı vermiştir.
3. Ahkâmu'l-Evkâf: Mülkiyede okuttuğu ders notlarıdır.
4. Mantık İstintaci ve İstikrâî: Fransızca'dan tercüme bir eserdir.
5. Makaleler: Değişik dergi ve gazetelerde yayımlanan 70 civarındaki yazıdan müteşekkildir.

27 Mayıs 1942′de, uzun müddet müp­telâ olduğu kalp yetmezliğinden Eren­köy’de damadının evinde vefat etti ve Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedildi.


Aşırı sigara tiryakisiydi. Günde 2-3 paket düzeyinde sigara içiyordu. Ölümüne sebep olan kalp yetmezliğinin sebeplerinden biride bu sigara alışkanlığının olduğu söylenmektedir.
Doğduğu kent olan Antalya Elmalı’da kendisi adına bir müze bulunmaktadır.


HAYATINDAN FARKLI KESİTLER

Yetişmesinde babası kadar annesinin de rolü büyüktür. Zîrâ bu anne, oğlunu küçük yaşta gurbet diyarlara göndermekte tereddüt etmemiş, evlâdını; "Seni ilim yoluna gönderiyorum. Şükürler olsun Allah'a, ne mutlu bana!" sözleriyle uğurlamıştır.

Hocasıyla kendi ismi aynı olduğundan, birbirinden fark edilmesi için hocasına Büyük Hamdi Efendi, kendisine de Küçük Hamdi Efendi lâkabı verilmiştir.

Hamdi Yazır, günümüzdeki profesörlüğe denk bir makam olan müderrislik imtihanında önemli bir başarı göstererek 1906 yılında Beyazıt Dersiamı olur. Ertesi yıl da birincilikle Hukuk Fakültesi'ni bitirerek, altın madalya ve beratla ödüllendirilir.

Hamdi Yazır, oldukça zeki, ilme meraklı ve gayretli bir simadır. Öyle ki, hıfzını kendi başına yapmıştır. Meselâ bir gece oğlunu yatağında göremeyen annesi, onu alt kattaki odada, bir mumun ışığında hafızlığa çalışırken bulur. Herkesten habersiz başladığı bu işi, hemen hemen yarılamış durumdadır. Büyük bir gayretle çalışarak, sanıldığından kısa bir sürede neticeye ulaşır.

Zekiliğinin bir delili de Fransızcayı 40 gün içerisinde hem de son derece ağır felsefe kitaplarını tercüme edecek kadar ileri bir seviyede öğrenmesidir.

Onun Fransızcayı öğrenmesiyle ilgili anlatılan şu hatıra, aynı zamanda bir din adamının hamiyet-i diniyesini göstermesi açısından da oldukça önemlidir. Elmalılı, Evkaf nazırıyken, Hüseyin Cahit'le aralarında şöyle bir konuşma geçer. Hüseyin Cahit ona, din adamlarının Arapçayı çok iyi bildiklerini, fakat Arapça bilgilerinin dörtte biri kadar bile yabancı dillerden birini bilmediklerini, şayet bilselerdi daha faydalı olacaklarını söyler. Sonra da hocalar arasında Fransızcayı hiç bilenin olmadığını, şayet misâli varsa tevbe edeceğini belirtir. Buna çok üzülen Hamdi Yazır, hemen sahaflardan Fransızca gramer kitapları alır ve çalışmaya başlar. Altı ay sonra Hüseyin Cahit'le karşılaşan Yazır, bir vesileyle konuyu dile getirir ve Hüseyin Cahit'ten kendisini imtihan etmesini ister. Hamdi Yazır'ın çok iyi Fransızca bildiğini gören Hüseyin Cahit ona niçin daha önce bildiğini söylemediğini sorar. O da umursamadığını fakat zamanla kendisine ağır geldiğini belirttikten sonra, Hüseyin Cahit'i elindeki ağır bir Fransızca kitabıyla imtihan etmek ister. Hüseyin Cahit de işin zorluğunu dile getirerek Yazır'ın Fransızca bilgisini teslim eder.

O dönemde Osmanlı medreselerinde ilim dili Arapçadır. Yazır, herhangi bir Arap ülkesine gitmediği hâlde Arapçayı da çok güzel konuşmaktadır. Hattâ o zamanlar İstanbul'da okuyan bir Arap talebe, onu Arap zannederek: "Hamdi Efendi Türkçeyi ne güzel öğrenmiş!" demiştir.7 Nitekim kendisi de Tefsir'inde konuyla alâkalı olarak şöyle demektedir: "Ben hâlis Anadolulu, öz Oğuz, Yazır Türk'üyüm. On beş yaşında İstanbul'a geldim. Ne Arabistan'a gittim, ne Türkistan'a. Ne İran'ı gördüm, ne Frengistan'ı. Öğrendiğimi bu vatanda öğrendim!"

1908’de ailesi İstanbul’a taşındı. Aynı sene Firdevs hanımla evlenen Hocaefendinin, bu izdivaçtan dört tane evladı dünyaya geldi; 1-Ahmed Muhtar(1910-1980) 2-Numan: 1916-1931 3-Hamdun: 1919-1988 4-Ve kızı Fitnat(1911-1946)

Hamdi Efendi , kısaya yakın orta boylu olup, vücudu küçük idi. Geniş göğüslü, beyaz tenli, siyah saçlı, kara gözlü, şirin bir zattı. Vefatına kadar saçları azalmamış ve pek ağarmamıştı. O kadar çok okuduğu halde hiç gözlük kullanmadı. Ömer Nasuhi Efendi, onun ahlakına şu sözlerle ışık tutar; “Mehmed Hamdi Efendi merhum; halûk(güzel huylu), mütevazı, kıymetşinas idi. Hiçbir kimsenin ilmi kıymetini tenkise kalkışmazdı, hiçbir kimsenin meşkûr mesaisini takdirden çekinmezdi…

Nasuhizade Mustafa Asım Yörük Efendi(vefatı:1942) Elmalılı Hamdi Efendi’nin vefatında şu dizeleri yazmış ve ebced hesabıyla vefat tarihine not düşürmüştür:
    Sensin ol bahri hakem,
dalgalanır leyl ü nehar
Feyz alır medrese-i dahilü sâhil Hamdi
Sen idin Sâd-ı zamân, İbn-i Kemal-i devran
Gösterilsin sana, ger varsa mümâsil Hamdi
Seni görseydi Gazali, der idi bi şüphe
Aferin ey müteferrid, mütekemmil Hamdi

Fikir Hüzmelerinden

“Kur’an her yüz senede bir tefsir edilmeli, ilim ve fennin ulaştığı en son bilgiler nazar-ı itibara alınmalıdır.”
“İran'da çıkan yünden, Avrupa'da bükülen ipten, Türk tezgâhında dokunan halıyı, Türk malı tanıdım. Bir binanın mimarisi Türk olmak için bütün kerestesi yerli olması lâzım değildir, diye işittim. Afrika madenlerinden çıkmış bir altının üzerinde bir Türk sikkesi gördüğüm zaman ona Afrikalının değil, bizim altınımız dedim. Ruhî Bağdadi’nin: Sanma ey hâce ki senden zer u sim isterler "Yevme lâ yenfe'u"de "kalb-i selim" isterler sözünü duyduğum vakit bunu Türkçeden başka bir lisanın Edebiyatına kaydedemediğim gibi, Türkçenin en güzel sözlerinden biri bilmekte tereddüt etmedim."

HikmetIi biIgi tecrübe iIe destekIenmiş ve uyguIanabiIir özeIIikIer taşıyan iIimdir. Hikmet iIim iIe sanatın birIeşmesidir.

kaynakça
n      http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/saheser-bir-tefsir-muellifi-mayis-2013.html












 
n
n

1 Haziran 2014 Pazar

KANSIZLIK- DEMİR EKSİKLİĞİ İÇİN BİTKİSEL ÇÖZÜM

 Bir arkadaşımın ricası üzerine araştırdığım bilgileri sizlerle paylaşmak istedim:

Kansızlık kandaki demir,çinko,b12,b2 gibi vitamin ve minerallerin eksik olmasıyla ortaya çıkan bir durum. daha çok kendisini demir eksikliğiyle gösteriyor. kansızlık-demir eksikliğinin belirtileri :

yorgunluk,halsizlik
Unutkanlık,konsantrasyon bozukluğu
Üşüme hissi,vücut direncinin düşmesi
İştahsızlık ve mide bulantısı
Sık hastalanma
Ağız kenarlarında çatlaklar oluşması

     Günlük demir ihtiyacı erkeklerde 2 mg kadınlarda 4 mg' dır.türkiye'deki kadınların 3/1' de demir eksikliği görülmektedir. bunun nedeni kadınların erkeklerden 2 kat demire ihtiyaç duymaları ve kadınların kendilerine özgü hallerindeki kan kaybıdır. kansızlık-demir eksikliği insan yaşamının kalitesini olumsuz etkileyen etkenlerden birisidir. tedavi edilmezse kronik yorgunluk ve kronik hastalıklara insanı açık hale getirir.kansızlık-demir eksikliğinin tedavisi sadece ilaç tedavisi değil yaşam biçiminin değiştirilmesini gerektirir.

KANSIZLIK VE DEMİR EKSİKLİĞİNDE TEDAVİ

Yukarda yazdığımız belirtileri yaşayan birisi ilk önce doktor kontrolünde kan tahlili yaptırıp demir veya başka nedenle oluşan kansızlığın tanısını koydurmalıdır. tanı konulduktan sonra demir eksikliğinin tedavisi basittir:
1,5 ay boyunca 180-200 mg demir, geri kalan 4,5 ay boyuncada 80-100mg demir takviyesi hastalığın düzene girmesinde yardımcı olmaktadır. kansızlık probleminin % 80-90'nı bu tedavi yöntemiyle çözülmektedir. özellikle son zamanlarda yaygınlaşan suda eriyen demir işleri oldukça kolaylaştırmaktadır:

Bu tedavi yöntemiyle tedavisi mümkün olmayan insanlarda ırsi(aileden gelen) direnç veya mide kanseri gibi nedenlerden dolayı tedavi başarısız olabilmektedir. bunun için muhakkak doktorunuzla teması bırakmadan nedenlerini araştırın.

KANSIZLIK VE DEMİR EKSİKLİĞİNDE YAŞAM KONTROLÜ

Kansızlık -demir eksikliği yaşayan kişiler sadece ilaçla değil yaşam kontrolü gerektiren bir hastalıktır.
öncelikle bu hastalıktan muzdarip olanlar öncelikle ilaçlarını düzenli kullanmalıdır.

yaşamımızı kolaylaştıracak ve hastalığın önünü olacak tavsiyeler şunlar olabilir:
1-) çay ve kahveyi özellikle hayatımızdan çıkarmalıyız. çünkü çay ve kahve demir emilimini % 75 oranında engeller.
2-) yemek esnasında süt ürünlerini özellikle yoğurdu yemeklerle beraber kullanmak demir emilimini engelliyor.
3-) kepekli ekmek kullanmayın.
4-) demir vitaminle alındığında demirin etkisini 1 kat arttırıyor. mesela portakal suyu gibi.
5-) içinde demir ihtiva eden ürünleri kullanın:
- yumurt sarısı
-et, tavuk ve balık(en zengini somon)
-sakatatlar(özellikle karaciğer) en zengin demir kaynağıdır.
-kırmızı pancar, yaban mersini
-kuruyemişler(özellikle kuru üzüm)
- güneş ışığı bol miktarda alınmalıdır.
- bu hastalığa muzdarip olanlarda yemekleri yaptıkları kabın demir olması yarar sağlamaktadır.

KANSIZLIK VE DEMİR EKSİKLİĞİNDE TAKVİYE

Kansızlık ve demir eksikliğinde en önemli sorun yorgunluk, halsizlik ve çok çabuk hastalanmadır. tedavi süresince ve tedaviden sonra kansızlığın tekrar nüksetmemesi için takviye şarttır. kansızlık-demir eksikliği bağışıklık sistemini zayıflatır. bağışıklık sistemini güçlendirmek için takviyeler almak hastalığa karşı direnç sağlayabilir. bunlardan bazıları :
1-) ARISÜTÜ-POLEN-PROBOLİS:
İnsan metabolizmasına çok yönü faydası olan hda-10 içerir. 9 tane b vitamini çeşidini içerir. 22 farklı aminoasit içerir. bağışık sistemini güçlendirici, hastalıklara ve kansere karşı koruyucu antioksidandır.
 arısütü-polen-probolis örnekleri için tıklayınız.
arısütü-polen-probolis örneklerini incelemek için tıklayınız. 

2-) MAÇA(LEPİDİUM MEYENİ):
Turpgillerdendir. güney amerika'da yetişir. 19 aminoasit,potasyum,demir,çinko,selenyum,iyot, bakır ve magnezyum gibi minerallerden oluşmaktadır. enerji seviyesini yükseltmek, daha güçlü ve dayanıklı olmak, yorgunluk ve halsizliği azaltmak veya gidermek ve cinsel güç için değişik kombinasyonları birçok kişi tarafından kullanılmaktadır. 
maça örneklerini incelemek için bağlantıya tıklayınız

3-) GİNSENG:
Kore ve çin' de yetişmektedir. sibirya ve amerikan ginsengi olsada kore ginsengi tercih edilmelidir.maça gibi enerji seviyesini yükseltmek, daha güçlü ve dayanıklı olmak, yorgunluk ve halsizliği azaltmak veya gidermek ve cinsel güç için değişik kombinasyonları birçok kişi tarafından kullanılmaktadır. 

ginseng örneklerini incelemek için tıklayınız. 

4-) KRİLL:
Antartika'nın temiz sularından başka ortamda yetişmeyen dünyanın hastalıklara ve kansere karşı en koruyucu ürünüdür. balık yağından 46 kat coenzimden 30 kat daha antioksidandır.
krill örneklerini incelemek için bağlantıya tıklayınız.

KANSIZLIK VE DEMİR EKSİKLİĞİNDE BİTKİSEL TEDAVİ

günde 3 kere 1 yemek kaşığı labada tentürü
günde 1 defa 1 yemek kaşığı hindiba ya da 2 kapsül hindiba
manganez
.........................................
ısırgan otu
kara hindiba
dulavrat otu kökü
kekik

......................................
250 gr çökelek
1 çorba kaşığı keten tohumu
1 çorba kaşığı çörek otu
1 tutam ceviz
biraz zeytinyağı ve nar ekşisi de
katıp hepsi karıştırılır.
(Ahmet Maranki'nin önerisi)
...............................
sakatatlar
yumurta sarısı
kırmızı et
pekmez
...................
 ‘‘Dr. Scheffler Additiva Demir’’i Türkiye pazarına sundu. Siyah frenk üzümü aromalı olan ve tatlandırıcı besin ilaveli Additiva Demir, diğer ürünlerden farklı olarak C ve B12 vitaminleriyle folik asit ihtiva ediyor.

......................................
- pancar suyu + havuç suyu + 1 tutam kimyon hazırlanıp içilir.
..................................
- 30 ml.yoğurt + 1 çay kaşığı zerdeçal sabah, öğlen yenilir.