29 Aralık 2017 Cuma

HARİKA DUA KÜLLİYATI BİR SİTE:https://mektebun.wordpress.com/

İnternette bakınırken farkettiğim bu site çok yüklü ve farklı kaynaklardan fevkaledenin fevkinde bir dua kaynağı sunuyor. çok faydalandığım bu siteyi bu konuda ilgisi olanların dikkatine sunmak istedim. umarım faydalı olur.

site de dikkatimi çeken dua usullerinin bağlantılarını daha kolay ulaşılması için paylaşacağım:

Mübin Duası ile Allah (celle celaluhü)’tan İsteme-7 değişik Terkib

 

Mübin Duası; Dileklerin kabul olması için en güçlü dualardan birisi de belki birinci olan Mübin duasıdır. Yâ-Sin sûresiyle ilgilidir. Bilindiği gibi Yâ-Sin sûresi,Kur’an-ı Kerim’in en çok okunan,okunması tavsiye edilen surelerden biridir.Bu sure hakkkında Peygamber Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur.”Her şeyin bir kalbi vardır, Kur’an’ın kalbi de Yâsin Suresidir.” Bu sure Kur’an-ı Kerim’in özeti gibidir. Kur’an’da anlatılanların çoğu bu sürede özet olarak bulunmaktadır.
Yasin-i Şerif”te yedi yerde “mübin” kelimesi vardır.Bunlar:12,17,24,47,60,69 ve 77, ayetlerdir.
Mubin duası adıyla bilinen bu dua bir çeşit hacet duasıdır. Dünyevi ve uhrevi her türlü dilek ve hacetlerin yerine gelmesi, sıkıntı, keder ve her türlü elemlerin gitmesi için niyet ederek,Yasin Suresi ve mübinler aşağıdaki şekillerde okunur.
DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE OKUNUR (Duanın farklı okunuşları ve reçetenin uygulamaları vardır)
*********************************************
1.Şekil
Güzelce abdest alınır. Maddi ve manevi hazırlık yapıldıktan sonra Yâ-Sin suresi okunmaya başlanır.”Mübin” kelimesiyle biten ilk ayete kadar okunur. Hemen arkasından mübin duası okunur.Sonra tekrar surenin başından başlanır. İkinci mübin’e kadar okunur, ve tekrar mübin duası okunur. Bu şekilde en son Mübinden sonra da mübin duası okunur. Ardından dilekler Allah’a arz edilir. İnşallah bütün dilekler yerine gelir.
Mübin Duası:
Sübhânel müneffisi an külli medyûnin *sübhânel müferrici an külli mahzûnin *sübhâne men ceale hazâinihü beynel kâfi ven nûnü *sübhâne men izâ erâde şeyen en yekûle lehü kün fe yekûnü *yâ müferricü ferric *yâ müferricü ferric *yâ müferricü ferric *ferric annî hemmî ve ğammî feracen âcilen bi rahmetike yâ erhamer râhimîne ve sallallâhü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim.
Türkçesi:
Her borçluyu rahatlatan Zât’ı tesbîh ederim. Her üzüntülüyü rahata çıkaran Zât’ı tenzîh ederim. Hazînelerini; “Kâf” — ك — ile “Nûn” — ن — ((كُنْ = (ol) arasında (Kün- emrine) yerleştiren Zât’ı tesbîh ederim. Bir şeyi istediği zaman ona “Ol” dediği anda, her istediği oluveren Zât’ı noksan sıfatlardan tenzîh ederim. Ey sıkıntıları açan Zât!.. Sıkıntılarımı aç!..”
“ Ey Allâh-ım!.. âcilen benim sıkıntımı ve kederimi aç!.. Ey acıyanların en merhametlisi rahmetinle muâmele eyle!.. Allâh Efendimiz Muhammed’e ve Âl-i Ashâbına salât-ü selâm eylesin!..”

veya;
Bismillahirrahmanirrahim
Sübhane’l-müneffisi an külli medyun. Sübhane’müferrici an külli mahzun. Sübhane’l-muhallisi an külli mescun. Sünhane’l-alimi bi külli meknun. Sübhane men cealae hazainehu beyne’l-kafi ve’n-nun. Fe iza kada emren fe innema yekulü lehı kün feyekun. Fa sübhanellezi bi yedihi melekutü külli şey’in ve ileyhi türceun.”
Türkçe meali,; “Ey her türlü borçtan kurtaran! Seni tenzih ederim. Ey her türlü hüzünden kurtaran! Seni tenzih ederim. Ey her hapisten kurtaran! Seni tenzih ederim! Ey her gizliyi bilen! Seni tenzih ederim. Ey bütün hazinelerini Kâf(Kef harfi) ve Nun arasında var eden! Seni tenzih ederim. O bir işi diledi mi ona “ol!” der, o da oluverir. Her şeyin iç yüzünü bilen ve her şeyin melekutunu elinde tutan, gücü her şeye yeten Allah’ı tenzih ederim. Her şey Ona dönecektir.
Ayrıca aynı konuda; Ahbab Hocaefendi merhum notlarında, Üstâzühu ve Üstâzünâ Ebu’l-Faruk Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinden naklen aşağıdaki usûlu kaydetmiştir: Bir diğer usûl “Mübîn”li Yâsîn’dir. Bu usûl de korunma maksadıyla okunur. Bu usûlde Yâsîn-i şerif okurken; 1. Mübîn’e geldiğinde başa geçer, bu sefer 2. Mübîn’e kadar okur, tekrar başa geçer 3. Mübîn’e kadar okur, başa geçer…..7. Mübîn’e geldiğinde artık başa geçmez ve sonuna kadar okur. (Muhafaza altına alınmak istenen mahallin etrafı dolaşılarak tamamlanır.)
Devamı  için :https://mektebun.wordpress.com/2015/02/25/mubin-duasi-ile-allah-celle-celaluhutan-isteme/

ÇOK KUVVETLİ KABUL DUASI (Esrarlı Fatiha Şerifenin Hacet Duası)

1)Besmele-i Şerife ile başlayınız. 
Fatiha-i Şerife’yi
*“iyyâke nesteıyn”e kadar oku.
*ihlas suresini sonuna kadar oku.
*Okuduktan sonra aşağıdaki duayı 3 kere oku.
*Allahümmecma’ beynî ve beyne hâcetî kemâ cema’te beyne esmâike ve sıfâtike yâ zel celâli vel ikrâm. (Doğru okuyun)—mealen manasına aşağıdan bakınız.
Not; Fatiha’nın geriye kalan kısmı okunmuyor.
***Hacetin kabul olunur, biiznillâh. Allahın izniyle duasıda makbuldür. Tezkere, c.3, sh. 99.
(3 günden 7 güne kadar yapılması güzel olur (ardarda).
15 gün içinde kabulü umulur, biiznillâh.)(İhlasla “Yâ Mücib” 55 defa okuyanın meşru duaların kabul olur (Allahulalem)
 Devamı  için :https://mektebun.wordpress.com/cok-kuvvetli-kabul-duasi-esrarli-fatiha-serifenin-hacet-duasi/

 16 Maddede Çocuklarımızı Dua İle Terbiye Etmek

1. Hazreti Enes (radıyallahü anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur;
“Köleleriniz, hayvanlarınız ve çocuklarınızdan kötü huylu olanların kulağına bu ayeti okuyun! (1)
أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُون
Çocuğun iki kulağına okunur.
2. Rad sûresi, yaramaz olan çocuğun üzerine okunursa, çocuk sakinleşir. (2)

3. Malın ve evlâdın hayırlı olmasını, rızkın artmasını isteyen kimsenin günde 70 kere ” Estağfirullahe innehü kane ğaffara ” diye istiğfar etmesi tavsiye olunmuştur. (3)
4. Bir kimse çocuğunun üzerine Bakara sûresinin ilk dört âyetini, Ayetel Kürsi ve sonrasındaki iki âyeti ve Bakara sûresinin son 3 âyetini okursa, şeytan yaklaşamaz, çocuğunda istemediği bir şeyle karşılaşmaz. (4)
5. Çocukların itaatkâr olması için; her gün dört yüz defa Esma-ül Hüsnadan “Ya Hadi (Celle Celalühü) ismi okunur. (5)
6. Çocukların dindar ve iyi huylu olması için; Esma-ül Hüsnadan ” Ya Vacid (Celle Celalühü) ismi şerifi her gün 14 defa okunur. (6)
 Devamı  için : https://mektebun.wordpress.com/2017/12/28/16-maddede-cocuklarimizi-dua-ile-terbiye-etmek/

İşsiz Olanlar İçin Manevi Destek, İş Bulmak İçin Tesirli Kuvvetli Reçeteler
1). Reçete;
‘Allahu Yü’ti mülkehu men yeşa ‘ ( Allah, mülkünü diledigine verir ) zaman zaman 990 kere tekrarlanır…
Veya
‘ Malikü’l-mülki tü’ti’l-mülke ‘ ( Mülkün sahibidir, mülkü verendir ) 1150 kere okunur ve zaman zaman tekrarlanır…
Allah kimseyi işsiz bırakmasın…Yaptığımız duaları kabul etsin. İşi olmayan kardeşlerimize inşAllah rabbim hayırlı rızık kapıları açsın.
Amin!…

 Devamı  için :https://mektebun.wordpress.com/2015/03/03/issiz-olanlar-icin-manevi-destek-is-bulmak-icin-tesirli-kuvvetli-receteler/

40 Milyon Sevap Kazanmak İçin

40 Milyon Sevap Kazanmak İçin
40 Milyon Sevap
Her kim (10 defa):
Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh ilâhen vâhiden sameden lem yettehiz sâhibeten ve lâ veleda ve lem yekün lehu küfüven ehad.
Derse 40 Milyon sevap kazanır.


ÖNEMLİ DUA BAŞLIKLARI İÇİN DİĞER BAĞLANTILAR: 

Afet ve belalardan korunmak için:https://mektebun.wordpress.com/afet-ve-belalardan-korunmak-icin/

 Kötü Alışkanlıktan kurtulmak için (içki-zina-kumar-yalan-koğuculuk-faiz-kötü alışkanlık-kötü ahlak):https://mektebun.wordpress.com/aliskanliktan-kurtulmak-icin-icki-zina-kumar-yalan-koguculuk-faiz-kotu-aliskanlik-kotu-ahlak/

ANA -BABAYA İSYAN EDEN EVLAT İÇİN DUA:https://mektebun.wordpress.com/ana-babaya-isyan-eden-evlat-icin-dua/

Baş Ağrısı için esma:https://mektebun.wordpress.com/bas-agrisi/

Başarmak için esma: https://mektebun.wordpress.com/basarmak-icin-esma/

Fakirlikten kurtulmak için esma:https://mektebun.wordpress.com/fakirlikten-kurtulma/

 

 
TAKİP VE YORUMLAR İÇİN:
TWİTTER :
https://twitter.com/halitsari07

 

24 Aralık 2017 Pazar

KRİPTO PARA (BİTCOİN,ETHEREUM,IOTA,RİPPLE VB) NEDİR?

1-) Kısaca dijital para birimidir. Film müzik indirme gibi işlemler için kullanılan (P2P) kişiden kişiye aktarım teknolojisi kullanılmaktadır. tek gereken internet bağlantısıdır. Geleneksel cüzdanlarda değil digital cüzdanlarda saklanır.


2_) Kripto para üretimine 'madencilik-mining' adı verilmektedir. her üretilen kripto paraya 'coin' adı verilmektedir. Mega bilgisayarlar tarafından üretilen bu madencilik işlemi dünya elektriğinin yaklaşık % 6' sını çekmektedir.


3-) Her saniye milyonlarca kripto para digital ortamda üretilmektedir. üretimde işlemciler ve ekran kartları kullanılmaktadır. Kripto paralar sınırlı üretim veya sınırlı üretim olarak tasarlanmaktadır. mesela bitcoin sınırlı üretimdir. 21 milyon adede gelince bir daha bir daha üretilemeyecektir. Sınırlı olduğu için değerlenmesi daha kolaydır. Sınırsız sayıda üretilen kripto paralar var(çoğu kripto para sınırsız üretimektedir. ıota gibi.)





4-)Kripto paralarda sınırlar yoktur. örneğin yurtiçinde eft havale yurtdışına swıft yapmanız bunun için belli zaman dilimlerine(bankanın açık olduğu zamanlar-eft saatleri)bağlı kalmanız gerekir. Fakat digital paralarda (bitcoin,bcash,etherum, ıota,ripple vb.) zaman sınırlaması yoktur. 24 saat işlem yapılabilir. Bunun için kripto paralarda işlem yapanlar uykusuzluktan zombiye dönüşebilir. Diğer yandan türkiyeden çine para göndermek isteseniz bir sürü bürokratik işlemle uğraşırken digital paralarda 24 saat esasına göre türkiyeden çin'e komşudan komşuya kurabiye verir gibi bitcoin gönderebilirsiniz.
eleştiri: yukardaki ifadeleri çoğu sitelerde okursunuz. Fakat işin gerçeği başkadır. Bu sıkıntılar digital para teknolojisi ile alakalı değil bu paraların işlem gördüğü borsalar ile alakalıdır.Yoğunluktan kaynaklı bu sitelere üyeliklerin 1 aylık süreleri bulmaya başlanması, hesabınızdaki kripto paraların çok uzun zamanlarda başka hesaplara aktarılması teknoloji ile alakalı değil kripto para borsaları ile alakalıdır.

5-)Kripto paraların amacı ulusal devletlerin etkisinden kurtarıp(merkezi denetim) özgür bir altyapı oluşturmaktır. bunun için herhangi bir otoritenin denetimi yoktur(örneğin merkez bankaları). Kripto paralarda en büyük amaç devlet otoritesinin aşılıp( otorite, takip, vergi) paranın kullanımının kişiden kişiye hale gelmesidir. Ülkelerin kendi içindeki sorunlardan ve ulularası sorunlardan etkilenmez.
eleştiri: Bitcoin ve diğer kripto paralarda merkezi denetimin olmaması bütün kara para trafiğinin kripto paralara aktığı ve kripto paralardaki aşırı hareketlerin bir kısmının bu trafiğe bağlı olduğu söylenmektedir. bu ilerki zamanlarda devletlerin kripto paralara savaş açma nedeni olabilir.


6-) kripto paraları(bitcoin,bcash,etherum, ıota,ripple, litecoin vb.) alıp satma da sınırlama yoktur. yani örneğin bitcon fiyatı 15 bin dolar türk parasıyla 50 bin lira. sizin 15 bin dolarlık veya 50 bin liralık paranızın olmasına gerek yok. 10 liralık dahi bitcoin alma şansınız var.



7-) bitcoin veya diğer kripto paraları saklamak kolaydır. ister internet sitelerinde açacağınız cüzdanlarla ya da akıllı telefonlara kurabileceğiniz cüzdanlarla kripto paraları saklayabilirsiniz. daha güvenlikli ortamda saklamak istiyorsunuz flash bellek tarzı cüzdanlarla da taşıyabilirsiniz.

                                                                                                                  Halit SARI
TAKİP VE YORUMLAR İÇİN:
TWİTTER : https://twitter.com/halitsari07

BLOG:http://borsadakazanmakhs.blogspot.com/

KAYNAKLAR: 
1.http://coin-turk.com/
2.http://www.kriptopara.org/ 

4 Ağustos 2015 Salı

VAR OLMANIN GÜCÜ- ECKHART TOLLE

VAR OLMANIN GÜCÜ- ECKHART TOLLE (ÖZET VE TANITIM)





Orjinal Adı:  A New Earth
Yayın Tarihi: 2006
Koridor Yayıncılık
 310 sayfa

KİTAP HAKKINDA: 
 Kitabı 3. kez okudum. her okuduğumda farklı yaş evresinde ve ve farklı psikolojiler içerisindeydim. kitap tam bir başyapıt ve her evde bulunması gerekiyor. kitap doğu uygulamalarının (budizm, hinduiz, zen) bir özeti konumunda. farkındalık ve aydınla öğelerini en iyi anlatan kişilerden birisi eckhart tolle. diğeri de osho. kitap ego'dan kaynaklı sorunlarla baş etmede büyük yol gösterici. kitap belli bir entellüktüel birikim sahibi olanlarda ve çeşitli nedenlerle acı çekmiş olanlarda daha da etkili. ilginç şekilde insanı yormuyor ve içine çekiyor. ego, farkındalık, dinginlik, çoşku, acı beden gibi konularda daha fazla aydınlanma yaşamamıza izin veriyor



VAR OLMANIN GÜCÜ KİTAP ÖZETİ:



 Egoya karşı savaşıp kazanmanız mümkün değildir, çünkü karanlıkla savaşmış gibi olursunuz. Gerekli olan şey sadece bilincin ışığıdır. Siz o ışıksınız.

çoğu insanların "normal" zihin durumlarının bozukluk ve hatta delilik diyebileceğimiz şekilde olmasıdır. Hinduizm'in temelindeki belli öğretiler, bu bozukluğu kolektif zihinsel rahatsızlığa yakın bir şekilde görmektedir ve buna "aldanma perdesi" anlamına gelen maya adını vermektedir. Budizm farklı terimler kullanmaktadır. Buda'ya göre, insan zihni normal durumundayken dukkha üretir ve bu da acı çekme, tatminsizlik veya keder olarak tercüme edilebilir. Buda, bunu insanın doğal bir özelliği olarak görür.

Kolektif insan bilinç bozukluğu, tarihin daha eski çağlarına kadar uzanmaktadır. Aslında insanlık tarihi, bir delilik tarihi olarak bile adlandırılabilir. Eğer insanlık tarihi tek bir insanın geçmişi gibi klinik vaka olarak incelenebilseydi, teşhis muhtemelen şöyle olurdu: Kronik paranoid hayaller, patolojik cinayet eğilimi, aşırı şiddet eylemleri ve bilinçaltının kendini dışavurumunun bir ifadesi olarak belirlenen "düşmanlara" karşı inanılmaz bir zalimlik. En kısa tanımıyla, tehlikeli deli!

 İyi olmaya çalışarak iyi olamazsınız ama zaten içinizde var olan iyiliği bularak ve o iyiliğin ortaya çıkmasına izin vererek bunu yapabilirsiniz.

Çoğu antik dinler ve ruhsal gelenekler, belli bir görüşü paylaşırlar: "Normal" zihin durumumuzun, temel bir bozukluk içerdiği görüşünü. Ne var ki bu görüşten insan doğasına bir geçiş yaptığımızda - buna kötü haber diyebiliriz - ikinci bir görüşle karşılaşırız: İnsan bilincinin radikal bir değişim gerçekleştirme olasılığı, yani iyi haber. Hindu öğretilerinde - bazen Budizm'de de - bu değişime aydınlanma adı verilir. İsa'nın öğretilerinde, aynı kavram kurtuluş olarak geçer ve Budizm'de de acı çekmenin sonu olarak tanımlanır. Özgürlük ve uyanış da aynı kavram için kullanılan diğer kelimelerdir.

Biçimin ötesine geçmeyi başaramayanlar, kendi inançlarına daha da fazla tutsak oluyorlar. Böyle insanlarda sadece benzeri görülmemiş bir bilinç sapkınlığıyla değil, aynı zamanda yoğun bir egoyla da karşılaşıyoruz. Bazı dini kurumlar yeni bilinçlere açık olurken, diğerleri doktrinlerini daha da güçlendiriyor ve kendilerini egonun kendini savunduğu insan yapımı diğer yapılar araşma katıyorlar. Bazı kiliseler, mezhepler, kültler ya da dini hareketler, temelde kolektif ego kimlikleridir ve bu hareketlerde yer alan insanlann zihin yapıları, herhangi bir politik ideolojiyi körü körüne izleyenlerinkinden farklı değildir.

 "Kafamdaki ses"in ben olmadığını anlamak ne de büyük bir özgürlük! Peki o zaman ben kimim? Düşünceden önceki farkmdalık, düşüncenin, duyguların ya da duyusal algıların gerçekleştiği boşluk.

Eğer insan zihninin yapısı değişmeden kalırsa, sürekli olarak aynı dünyayı, aynı kötülükleri ve aynı delilikleri yaratıp duracağız.

Dünyayı kelimeler ve etiketlerle doldurmadığınızda, insanlığın düşünceyi kullanmak yerine düşünceye esir olduğu zaman kaybettiği mucizevi bir duygu hayatınıza geri döner. Hayatınız müthiş bir derinlik kazanır. Nesnelere bir yenilik, bir tazelik gelir. En büyük mucize ise, bütün kelimelerin, düşüncelerin, zihinsel etiketlerin ve imgelerin ötesinde, kendi özbenliğinizi deneyimlemek-tir. Bunun olması için, kendi "Ben" duygunuzu, sizi tanımladığını düşündüğünüz her şeyle oluşturduğu kördüğümden çözüp ayırmanız gerekir.

 Normal günlük kullanımında "ben", önemli bir hatayı, kim olduğunuzla ilgili bir yanlış kanıyı, sahte bir kimlik duygusunu da beraberinde getirir. Bu egodur. Bu sahte benlik duygusu, sadece uzayın ve zamanın gerçeklikleriyle ilgili değil, aynı zamanda insan doğasıyla ilgili derin görüşler geliştirmiş olan Albert Einstein'ın "optik bir bilinç yanılsaması" olarak adlandırdığı şeydir. Bu sahte benlik duygusu, gerçekliğin tüm yanlış yorumlarını, tüm düşünce yöntemlerini, paylaşımları ve ilişkileri de peşinden sürükler. Gerçekliğiniz,  ilk üllüzyonun bir yansıması haline gelir.

İyi haber şu: Eğer bir illüzyonun illüzyon olduğunu anlayabüirseniz, çözülür. Bir illüzyonun anlaşılması, sona ermesi demektir. İllüzyonun varlığını sürdürmesi, ancak onu gerçek sandığınız sürece mümkündür. Kim olmadığınızı anladığınızda, gerçekte kim olduğunuz kendiliğinden ortaya çıkar.

 "Hayat zihnimin sandığı kadar ciddi bir şey değil."  Buda

Ego zihni tamamen geçmişle şartlanır. Şartlanması iki bölümlüdür: İçeriği ve yapısı.

Oyuncağı kırıldığı ya da kaybolduğu için derin acı duyarak ağlayan bir çocuğun durumunda, oyuncak içeriktir. Yerini başka bir oyuncak ya da başka bir nesne alabilir. Kendinizi birlikte tanımladığınız içerik, çevreniz, büyürken yaşadıklarınız ve parçası olduğunuz kültürle şartlanır. Çocuk zengin ya da yoksul olsun, oyuncak hayvan biçiminde oyulmuş bir tahta parçası ya da karmaşık özelliklere sahip elektronik bir alet olsun, kaybının neden olduğu acı değişmez. Böylesine büyük bir acının oluşmasının nedeni, "benim" kelimesinde gizlidir ve bu da yapısaldır. Kişinin kendi kimliğini bir eşyaya bağlamak yönündeki bilinçaltı eğilimi, ego zihnin yapısıdır.

Ama sorun şu ki tüketim toplumunun devam etmesini sağlayan şey, insanların kendi kimliklerini nesneler aracılığıyla bulmaya çalışmalarıdır ve bu da hiçbir işe yaramaz; ego sadece geçici bir süre için tatmin olur ve bu yüzden sürekli daha fazlasını arar, bir şeyler satın almaya devam eder, sürekli tüketirsiniz.

"Egonun aradığı ve kendini birleştirdiği şeyler, Varlık yerine koyduğun şeylerdir. Nesnelere değer verebilirsin ama onlara kendini bağladığında, bunun ego olduğunu anlaman gerekir. Ve asla bir nesneye değil, onunla ilgili 'ben,' 'benim,' ya da 'benimki' düşüncelerine bağlanırsın. Bir kaybı tamamen kabullendiğinde, egonun ve varlığının ötesine geçersin ve bilinç olan Ben olmak ortaya çıkar."

Eşyalara bağımlılığınızdan nasıl vazgeçebilirsiniz? Bunu denemeyin bile. İmkansızdır. Eşyalara bağlanmaktan vazgeçmek, ancak kendinizi onlarda aramayı bıraktığınız zaman mümkün olabilir, bu arada, sadece eşyalara bağımlı olduğunuzun farkına varın.

Ego kendini sahip olmakla tanımlar ama bir şeye sahip olmaktan duyduğu haz oldukça sığ ve kısa ömürlüdür. İçinde derinden yerleşmiş bir tatminsizlik, bir tamamlanmamışlık, bir yetersizlik vardır. "Henüz yeterince şeye sahip değilim," derse egonuz, aslında şunu söyler: "Henüz yeterince var değilim."

Gördüğümüz gibi, sahip olma - mülkiyet kavramı - egonun kendisine sağlamlık, kalıcılık vermek ve kendisini özel kılmak için yarattığı bir kurgudur. Ama bir şeye sahip olmakla kendinizi bulamayacağınız için, aslında egonun yapısına işleyen daha güçlü başka bir dürtü daha vardır: Daha fazlasına ihtiyaç duyma, yani diğer bir deyişle, "daha fazlasını istemek." Hiçbir ego, daha fazlasını istemeden yapamaz. Dolayısıyla, sürekli daha fazlasını istemek, egoyu en çok canlı tutan etkendir.
 Çoğu egonun birbirleriyle çelişen istekleri vardır. Farklı zamanlarda farklı şeyler isterler ya da ne istediklerini bilmeyebilirler. Huzursuzluk, gerginlik, can sıkıntısı, endişe, tatminsizlik, sürekli istemenin sonuçlarıdır.

Batı'da, benlik duygusuna daha ziyade katkıda bulunan şey, fiziksel görünümdür: Diğerlerine oranla güçlü ya da zayıf, güzel ya da çirkin olması gibi. Birçok kişi için, özdeğer duyguları nihai olarak fiziksel güçleriyle, güzel görünümleriyle, formda olmalarıyla ve dış görünüşleriyle ilgilidir. Birçoğu çirkin ya da kusurlu bulundukları takdirde özdeğer duygularının zayıfladığını hissederler.

Ego bir kimlik bulduğunda, gitmesini istemez. Şaşırtıcı bir şekilde, daha güçlü bir kimlik arayışı içindeki ego, kendini güçlendirmek için bir hastalık yaratabilir.

Benim adına "içsel vücut" dediğim şey aslında artık vücut değil, maddesel dünyayla biçimi olmayan dünya arasındaki köprü olarak bir enerjidir.  Bu sizin öz kimliğinizdir. Vücut farkmdalığı sadece sizi şimdiye getirmekle kalmaz, aynı zamanda da egonuzdan kurtulmanız için bir çıkış kapısıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi, vücudun kendini iyileştirme yeteneğini de geliştirir.

Ego, sürekli tekrarlanan düşüncelerin ve benlik duygusu eklenerek şartlanmış zihinsel-duygusal kalıpların bir yığınıdır.

 Mutsuz bir kimlik olması egoyu hiç endişelendirmez, çünkü bir kimliği olduğu sürece iyi ya da kötü olmasını umursamaz. Aslında, bu yeni ego daha katı, daha kasılmış ve daha delinmez olacaktır.

İçtenlikle teslim olduğunuzda, yeni bir bilinç boyutu kendiliğinden açılıverir. Eğer eyleme geçmek, bir şey yapmak mümkün ya da gerekliyse, eyleminiz bütünle uyum içinde olacak ve yaratıcı zeka ya da diğer bir deyişle koşulsuz bilinçtarafından desteklenecektir. O zaman şartlar ve insanlar  size yardımcı olacaktır. Hiç beklemediğiniz tesadüfler gerçekleşecektir. Eğer hiçbir eylem mümkün değilse, huzur içinde olursunuz ve teslimiyetle birlikte içsel dinginlik gelir, çünkü Tanrı'ya teslim olmuşsunuzdur.

başka birini eleştirdiğimde ya da suçladığımda, bu bana kendimi üstün ve daha büyük hissettiriyor.

Şikayet etmek, egonun kendini güçlendirmek için en sık başvurduğu yollardan biridir. Her şikayet, zihnin ürettiği ve sizin tamamen inandığınız bir hikâyedir. Yüksek sesle ya da düşüncelerinizde şikayet etmeniz arasında hiçbir fark yoktur.

Başkalarının egolarına karşı tepkisiz kalmak, kendi içinizdeki egonun ötesine geçmek için en etkili yöntemdir

Ve egonun en büyük düşmanı, elbette ki şimdi, yani hayatın kendisidir.

Sözünü ettiğimiz şikayet etme, egonun hizmetindedir, değişimin değil. Bazen ego şikayet etmeye devam etmek için durumun değişmesini bile istemeyebilir.

 Güçlü bir kin, hayatın büyük bölümünü kirletmeye ve sizi egonun tutsağı konumunda tutmaya yeter.

 Diğer bir deyişle: Daha güçlü bir benlik duygusuna sahip olabilmek için, başkalarını haksız çıkarmanız gerekir.

Ego her şeyi kişisel olarak algılar. Duygular yükselir, savunmacılık devreye girer ve hatta saldırganlık  hissedilebilir.

 Her ego, seçici algı ve bozuk yorumlama konusunda bir "üstattır.’

Düşünce, gerçeğe işaret edebilir ama asla gerçeğin kendisi değildir.

Başka birinde rahatsız olduğunuz ve güçlü şekilde tepki verdiğiniz her şey, sizin içinizde de vardır.

Ne biçim alırsa alsın, egonun ardındaki bilinçsiz dürtü kendim olduğumu sandığım imajı güçlendirmek ister. Egonun ortaya koyduğu tüm davranışlar, gizli dürtüler,- daima aynıdır: Ortaya çıkma, kendini belli etme, özel olma, kontrol etme ihtiyacı; güç, dikkat ve hep daha fazlası için duyulan ihtiyaç. Ve elbette, bir ayrılık duygusu ya da diğer bir deyişle, zıtlık veya düşman ihtiyacı.

Ego daima başka insanlardan veya durumlardan bir şeyler ister. Daima gizli bir amaç, daima bir "henüz yetmez" duygusu, yetersizlik ve doldurulması gereken bir boşluk duygusu vardır.

 Egonun tüm hareketlerinin altında yatan temel duygu, korkudur. Önemli biri olamama korkusu, var olmama korkusu, ölüm korkusu gibi.

 Bütün yapıların (biçimlerin) dengesiz ve gelip geçici olduğunu anladığınızda, içinizi derin bir huzur kaplar. Bunun nedeni, etrafınızdaki tüm biçimlerin gelip geçici olduğunu anlamanın, sizi kendi içinizdeki biçimi  olmayan ve ölümün ötesinde kalan boyuta karşı uyandırmasıdır.

 Unutmayın: Sahte olanın tanımlanması, gerçeğe yaklaşmanın ilk adımıdır.

Eğer biri daha fazla şeye sahipse, biri daha fazlasını biliyorsa veya daha fazlasını yapabiliyorsa, egom kendini tehdit edilmiş hisseder, çünkü "az" duygusu hayali benlik duygusunu diğerleri karşısında zayıflatır.

Bu-nun üzerine, diğer kişinin sahip olduğu, bildiği ya da yapabildiği şeyleri aşağılayarak, küçümseyerek veya eleştirerek, kendini toparlamaya çalışır. Ya da ego farklı bir stratejiye geçiş yapabilir; eğer o kişi başkalarının gözünde önemliyse, rekabet etmek yerine, o kişiyle bağlantı kurarak kendini güçlendirmeye çalışır.

Samimi bir ilişkide ego yoktur. Samimi bir ilişkide, karşınızdaki kişiyle aranızda açık, ilgili, samimi bir paylaşım vardır. Bu, paylaşılan Varlık olarak adlandırılabilir ve her gerçek ilişkide mutlaka bulunmak zorundadır. Ego daima bir şey ister ve eğer karşısındakinden alabileceği bir şey olmadığına inanırsa, tamamen ilgisiz kalır: Sizi umursamaz. Dolayısıyla, egosal ilişkilerin üç baskın durumu vardır: İstek, çarpık istek (öfke, kırgınlık, suçlama, şikayet etme) ve ilgisizlik.


 Ego asıl enerji kaynağının sizin içinizde olduğunu bilmez ve bu yüzden onu dışarıda arar. Egonun aradığı şey, biçimi olmayan dikkat değil, tanınma, saygı, hayranlık, övgü gibi bir tür dikkat ya da sadece bir şekilde fark edilmiş olmak, böylece varlığını onaylatmaktır.

 Her içsel imajın ardında, yeterince iyi olmama korkusu yatar. Her olumsuz içselimajın ardında ise, başkalarından daha iyi ya da daha  büyük olmak konusunda gizli bir arzu vardır. Egonun güven duygusunun ardında, sürekli bir üstünlük ihtiyacı ve bilinçsiz bir aşağılık korkusu yatar. Buna karşılık, utangaç, yetersiz ve kendini aşağı hisseden bir ego, aslında üstünlük için güçlü bir arzu besler. Birçok kişi, içinde bulundukları durum ya da karşılaştıkları insanlara bağlı olarak üstünlük ve aşağılık duygulan arasında gidip gelir. Kendi içinizde bütün bilmeniz ve gözlemlemeniz gereken şudur: Kendinizi herhangi birinden üstün ya da aşağı hissettiğinizde, bu egodur.

 Elbette ki kendimi kurban olarak gösterdiğim bir rolü oynamaya başladığımda, sona ermesini istemem ve bunun için, her terapistin bildiği gibi, ego "sorunlarının" sona ermesini istemez, çünkü kimliğinin bir parçası haline gelmişlerdir.

Sık sık adına "âşık olmak" denilen şey, aslında birçok durumda egosal arzuların ve ihtiyaçların yoğun-laşmasıdır.

İnsanlar kendilerini ne kadar rolleriyle tanımlarlarsa, ilişkileri de içtenliğinden o kadar uzaklaşır.

Mutluluğu aramayın. Ararsanız bulamazsınız, çünkü arayış, mutluluğun antitezidir. Mutluluk daima kaçıcıdır. ama mutsuzluktan özgürleşmeyi hemen başarabilirsiniz; hikâyeler uydurmak yerine gerçeklerle yüzleşerek. Mutsuzluk doğal iyihğinizi ve içsel huzurunuzu, dolayısıyla gerçek mutluluk kaynağınızı gizler.

 Acı çekmek, sizi derinliğe ulaştırır. İşin ilginç yanı, acı kendini biçimle tanımlamaktan kaynaklanır ve kendini biçimle tanımlamakla kaybolur. Acı büyük ölçüde egodan kaynaklanır ama acı çekmek zaman içinde egoyu yok eder; ama bilinçli şekilde acı çekmeye başlayana kadar değil.

Acı çekmenin soylu bir amacı vardır: Egonun yanıp yok olması ve bilincin evrimi.  Acı çekmeye direndiğiniz sürece, acı daha uzun sürecektir, çünkü da-ha fazla ego yaratacaktır. Ama acıyı kabullendiğinizde, bilinçli bir şekilde acı çektiğiniz için süreç belirgin şekilde hızlanır.

Birçok çocuğun içinde gizlenmiş, ebeveynlerine yönelik öfke ve kırgınlık vardır ve bu duygu, genellikle ilişkilerinde samimiyetsizlik yaratır.

Sevgi, kendinizi başka birinde görmektir. O zaman karşınızdaki kişinin "başkalığı" sadece İnsan boyutundaki bir illüzyon olarak kendini gösterir. Her çocuğun içindeki sevilme özlemi, aslında bu tanınma özlemidir; biçim seviyesinde değil, Varlık seviyesinde.

Rol yapmadığınızda, yaptığınız şeyde ego olamaz. Tamamen kendiniz olduğunuzda, en güçlü, en etkili siz olursunuz. Ama kendiniz olmak için çabalamayın. Bunu ya da şunu yapmak için çabalamaya başladığınız anda, rol yapıyorsunuz demektir.

Temelde, aslında kimseden üstün ya da aşağı değilsinizdir. Gerçek özgüven ve gerçek tevazu, bu anlayıştan doğar. Egonun gözünde, özgüven ve tevazu birbirine zıttır. Gerçekte ise aynıdırlar ve tektirler.

Egonun tutsağı olan bir kişi, acı çekmeyi acı çekmek olarak algılamaz, herhangi bir duruma verilecek en doğru tepki olarak görür.

huzur, egonun sona ermesidir.


 Kendi içinizde bütün bilmeniz ve gözlemlemeniz gereken şudur: Kendinizi herhangi birinden üstün ya da aşağı hissettiğinizde, bu egodur.

 İnsanlar kendilerini ne kadar rolleriyle tanımlarlarsa, ilişkileri de içtenliğinden o kadar uzaklaşır.

 Mutsuzluğun öncelikli nedeni asla durum değil, durumla ilgili düşüncele-rinizdir.

Mutluluğu aramayın. Ararsanız bulamazsınız, çünkü arayış, mutluluğun antitezidir.

Egonun tutsağı olan bir kişi, acı çekmeyi acı çekmek olarak algılamaz, herhangi bir duruma verilecek en doğru tepki olarak görür. Kendi körlüğünde, ego kendisi ve başkaları üzerinde yarattığı acıyı görmez. Mutsuzluk, egonun yarattığı salgın bir zihinsel-duygusal hastalıktır. Gezegenimizin çevre kirliliğine eşit bir miktara sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öfke, endişe, nefret, kırgınlık, hoşnutsuzluk, kıskançlık, gıpta vb. olumsuz olarak algılanmaz, tamamen yanlış değerlendirilir ve başka biri ya da bir dış etkenden kaynaklandığı iddia edilerek haklı çıkarılır. "Acım için seni sorumlu tutuyorum." Egonun söylediği şey budur.

Olumsuz bir durumda olduğunuzda, içinizde o olumsuzluğu isteyen, onu zevk olarak algılayan ya da istediğinizin o olduğuna sizi inandıran bir şey vardır. Aksi takdirde, kim olumsuzluğa takılı kalmak, kendilerini ve başkalarını üzücü durumlara sokmak, kendi vücudunda hastalık yaratmak ister ki? Dolayısıyla, içinizde bir olumsuzluk hissettiğiniz her seferinde, eğer içinizde bundan zevk alan bir şeyin varlığını fark ederseniz, hemen egonun farkına varmaya başlarsınız. Bu olduğu anda, kimliğiniz egodan farkmdalığa kayar. Dolayısıyla ego zayıflar ve farkmdalık güçlenir.

Adına paranoid şizofreni ya da sadece paranoya denen zihinsel hastalık, temelde egonun abartılmış halidir ve zihnin temelde yatan bir korkuyu haklı çıkarmak için uydurduğu bir hikâyeden ibarettir.

 İçinizdeki ego ne kadar güçlüyse, o kadar büyük olasılıkla hayatınızdaki sorunlar için başka insanları suçlarsınız.  Sizin de başkaları için hayatı zorlaştırma olasılığınız yüksek olur. Ama elbette ki bunu kendiniz göremezsiniz. Durum daima başkalarının size bir şeyler yapması şeklindedir.

Şu anda tam olarak yüzleşilmeyen ve içeriği görünmeyen herhangi bir olumsuz duygu, tamamen çözülemez. Arkasında mutlaka bir acı kalıntısı bırakır.

Ağır acı bedenlere sahip insanlar, genellikle hafif acı bedenlere sahip insanlara oranla ruhsal açıdan daha çabuk uyanırlar.

Acı beden, acıktığında ve kendini yenileme zamanı geldiğinde, uykusundan uyanır. Buna ek olarak, herhangi bir zamanda herhangi bir olayla tetiklenerek de hare-kete geçebilir. Beslenmeye hazır olan acı beden, en önemsiz olayı, birinin söylediği ya da yaptığı bir şeyi ve hatta bir düşünceyi tetik olarak kullanabilir. Eğer yalnız yaşıyorsanız ya da o sırada yakınınızda kimse yoksa, acı beden sizin düşüncelerinizle beslenir. Aniden, düşünce sisteminiz belirgin bir şekilde olumsuz hale gelir.

Siz ego değilsiniz, dolayısıyla kendi egonuzun farkına varmanız, kim olduğunuzu bildiğiniz anlamına gelmez; sadece kim olmadığınızı bildiğiniz anlamına gelir. Ama kim olmadığınızı bilmek, gerçekte kim olduğunuzu bilmek yolundaki en büyük engeli aşmak demektir.

Kimse size kim olduğunuzu söyleyemez. Eğer söylerse, bu başka bir kavram olur ve yine değişemezsiniz. Kimlik, inançsızlığı gerektirir. Aslında, her inanç bir engeldir. Zaten her kimseniz o olduğunuzdan, kim olduğunuzun farkında olmanıza bile gerek yoktur. Ama farkındahk olmadan, gerçek kimliğinizi bu dünyaya gösteremezsiniz. Gerçek kimliğiniz, ifade edilmemiş bir şekilde olduğu yerde kalır. O zaman da bankada 100 milyon dolan varken sokakta dilenen yoksul bir adam gibi olursunuz, çünkü onun da sahip olduğu zenginlik ifadesini bulmamıştır.

 Kendinizi bilmek, kendiniz olmak- tır ve kendinizi bilmek, kendinizi içerikle tanımlamaktan vazgeçmek demektir.

 Sadece başınıza gelenlere direndiğiniz zaman olanların merhametine kalırsınız ve o zaman mutlu ya da mutsuz olacağınıza dünya karar verir.

Egosuzluğu gelecekteki bir hedef haline getirip buna ulaşmak için çalışamazsınız. Elde edeceğiniz tek şey, daha fazla tatminsizlik, daha fazla içsel çelişki olur, çünkü daima henüz oraya ulaşmamış, henüz o duruma gelmemiş gibi görünürsünüz. Egodan kurtulmak geleceğe dönük bir hedef olduğunda, kendinize daha fazla zaman verirsiniz ve daha fazla zaman da daha fazla ego demektir.

Bu yüzden, kendinize daha fazla zaman yüklemek yerine, zamandan kurtulun. Zamanı bilincinizden silip atmak, egoyu ortadan kaldırmak demektir. Bu, tek gerçek ruhsal uygulamadır.


Varlığın mutluluğu - tek gerçek mutluluk - size herhangi bir biçim, mülk, başarı, kişi ya da olay olarak gelemez. Dahası, mutluluk size kendiliğinden gelemez. Sadece içinizdeki biçimi olmayan boyuttan, içinizdeki bilinçten, yani gerçek sizden yükselebilir.

Güçlü bir ruhsal uygulama, hiçbir şekilde onarmaya çalışmadan, egonun zayıflamasına izin vermektir.

Aynı şekilde, İsa vaazlarından birinde şöyle der: "Bir yere çağrıldığında git, en son sıraya otur. Öyle ki şölen sahibi içeri girdiğinde sana, 'Arkadaşım, lütfen daha yüksek yere buyur!' desin. İşte o zaman seninle birlikte sofrada oturan herkesin önünde saygınlık kazanırsın. Çünkü kendini yükselten kişi alçaltılacak, kendini alçaltan kişi yükseltilecektir."

Çağlar boyunca birçok şair ve bilge, bu gerçek mutluluğun - ben buna Varlığın mutluluğu diyorum - basit ve  görünürde önemsiz gibi gelen şeylerde bulunduğunu gözlemlemiştir. Çoğu insan, başlarına önemli bir şeyin gelmesi beklentisiyle, sürekli olarak aslında hiç de önemsiz olmayan ama önemsiz gibi görünen şeyleri kaçırırlar. Ünlü düşünür Nietzsche, ender derin dinginlik anlarından birinde, şöyle demişti: "Mutluluk için aslında ne kadar az şeye gerek var! Aslında en küçük şey, en belirsiz şey, bir kertenkelenin sürünürken çıkardığı hışırtı, bir nefes, belli belirsiz bir bakış; en büyük mutluluklar en küçük şeylerden kaynaklanır.

Peki neden "en büyük mutluluklar en küçük şeylerden" kaynaklanır? Çünkü gerçek mutluluğun nedeni bir şey ya da bir olay değildir ama ilk bakışta öyle görünür. Şey ya da olay bilincinizin sadece küçük bir kısmını oluşturacak kadar belirsiz ve dikkati çekmeyen boyutlarda olabilir; geri kalanı içsel boşluktur ve biçimle engellenmeyen bilinçtir. İçsel boşluk bilinci ve gerçek kimliğiniz, temelde tektir. Diğer bir deyişle, küçük şeylerin biçimi, içsel boşluğa yer bırakır.

Bütün yaratıcılık, içsel boşluktan kaynaklanır. Yaratılış gerçekleştikten ve bir şey biçim bulduktan sonra, "ben" ya da "benim" kavramının doğmaması için uyanık olmanız gerekir. Yaptığınız şey için başarıyı kendinize mâl ederseniz, ego geri döner ve boşluk kaybolur.

Hayatınızın bir iç amacı ve bir de dış amacı vardır. İç amacı Varlık ile ilgilidir ve önceliklidir. Dış amacı ise bir şeyler yapmakla ilgilidir ve ikincil öneme sahiptir.

İç amacınız uyanmaktır. Bu kadar basit. Bu amacı, gezegen üzerindeki herkesle paylaşıyorsunuz; çünkü bu insanlığın amacıdır. İç amacınız, bütünün, evrenin ve yükselen zekasımn amacının temel bir parçasıdır. Dış amacınız zamanla değişebilir. Kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterebilir. İç amacınızı bulmak ve uygun şekilde yaşamak, dış amacımzı gerçekleştirmek için şarttır. Gerçek başarının temeli budur. Bu olmazsa, çaba, mücadele, kararlılık ve sıkı çalışma ya da kurnazlıkla yine de başarılı olabilirsiniz.  Ama bu tür bir başarıdan mutluluk duyamazsınız ve bu değişmez bir şekilde sonunda acıya yol açar.

 Gelecekte sizi bekleyen şey, şimdiki bilinç durumunuza bağlıdır.

Coşku ve ego birlikte var olamazlar. Biri diğerinin yokluğu anlamına gelir.

Yaptığınız şeyden aldığınız zevk bir hedef ya da vizyonla birleştiğinde, coşkuya dönüşür.



                                                                                                                                        HALİT SARI

12 Temmuz 2015 Pazar

2008 KRİZİ ÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZE KADAR BAZI GELİŞMEKTE OLAN PARA BİRİMLERİNİN DOLAR KARŞISINDAKİ PERFORMANSI



2008 KRİZİ ÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZE KADAR BAZI GELİŞMEKTE OLAN PARA BİRİMLERİNİN DOLAR KARŞISINDAKİ PERFORMANSI


PARA BİRİMİ
2008 TEPESİ
2015’E KADAR OLAN DİP
ARTIŞ(%)
DEĞER KAYBI
SABİT FAİZ ORANI
TÜRK LİRASI
1,15
2,81
% 144
% -59
% 7,50
HİNDİSTAN RUPİSİ
39
64,40
% 65
% -39
% 7,25
ENDONEZYA RUPİAHI
8,50
13,39
% 57
% -37
% 7,50
RUS RUBLESİ
23,50
80
% 240
% -71
% 11,50
MEKSİKA PEZOSU
10
15,87
% 58,70
% -37
% 3
GÜNEY AFRİKA RANDI
6
12,64
% 111
%- 52
% 5,75
ŞİLİ PEZOSU
437
655
% 50
% -33
% 3
ARJANTİN PEZOSU
3
9,27
% 209
% -68
% 9
BREZİLYA
1,56
3,31
% 112
% -53
% 13,75

  • Kırılgan sekizli tabir edilen ülkelerin 2008 kriz öncesi tepesi ile günümüze kadar gelen dip karşılaştırması yapılmıştır. Türkiye kırılgan beşli denen hacmi yüksek beş piyasa’da ( türkiye-hindistan-endonezya- brezilya-güney afrika) en çok değer kaybeden ülke. Türk lirası 2008 krizinden günümüze % -59’luk bir değer kaybı yaşamış.  Abd doları türk lirası karşısında % 144 değer kazanmış.
  • Eğer amerika merkez bankası fed faiz artışına başlarsa merkez bankası sabit faiz oranlarının önce % 9-10 daha sonra da % 12-13 seviyelerine gelmesini beklemekteyim.
  • Faiz dalgalanma koridorunun ise önce önce % 12-13 seviyesine daha sonra % 16-17 seviyesine çıkmasını öngörmekteyim.
  • Eğer türkiye merkez bankası faiz kararlarında geç kalma veya direnme yaparsa bankalararası reel faiz oranlarının % 20 lere ulaşabileceğini düşünüyorum.
  • Sonuç olarak paraya ulaşmak gittikçe zorlaşacak. Kredi maliyetleri artacak. Para sorunu olan kişi ve firmaların parayı ucuza mal etmek için  önlerindeki son süreç olarak görüyorum(3-6 ay). Herkes planını ona göre yapsın.


                                                                                                                                HALİT SARI
                                                                                                                                   -halit007-


27 Haziran 2015 Cumartesi

PEYGAMBER EFENDİMİZİN YAPTIĞI DUALAR- HZ. MUHAMMED'İN (S.A.V) YAPTIĞI DUALAR



PEYGAMBERİMİZDEN ÇOK GÜZEL DUALAR

[Yâ Rabbi, kederden, dertten, âcizlikten, tembellikten, korkudan, cimrilikten, borcumu ödeyememekten ve insanların kahrından sana sığınırım!]

   “Allah’ım, Senden hidayet, takva, iffet ve zenginlik isterim.” (Müslim)

   “Allah’ım, bana doğruyu ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru.” (Tirmizî;)

  “Zorlu beladan, bedbahtlıktan, kötü kaderden ve düşmanların şamatasından Allah’a sığınırım.” (Buharî-Müslim)

 “Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru.” (Buharî-Müslim)

 “Allah’ım kalbimi aydınlık kıl, lisanımı, kulağımı, gözümü, ardımı, önümü, üstümü, altımı aydınlık eyle. Allah’ım, nurumu büyüt.” (Buharî-Müslim)

 “Ey Hay ve Kayyum olan! Sadece Senden yardım isterim; Hayatımı düzelt, gözümü açıp kapayıncaya kadar bile beni nefsimle baş başa bırakma.” (Hakim)

  “Allah’ım, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan ve cimrilikten Sana sığınırım. Kabir azabından Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden Sana sığınırım.” (Müslim) 

“Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletden sana sığınırım. Haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan da sana sığınırım.” [Ebu Davud, Vitr, 32)


“Allah’ım! Öfkenden rızana; cezandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Sana övgüyü saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.”
 
“Allah’ım! Nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin (nimet ve sağlığın) bozulmasından, ansızın cezalandırmandan ve öfkene sebep olan her şeyden sana sığınırım.”
 
“Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sana sığınırım.”
 
“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, kabul olunmayan duadan   doymayan nefisten sana sığınırım.”

“Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.”

“Allah’ım! Dinimi güzelce yaşat ki o benim güvencemdir. Dünyamı düzelt ki o benim geçim kaynağımdır. Ahiretimi hazırla ki o benim son durağımdır. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ölümümü de her türlü şerlerden muhafaza eyle.”

Allahım, hayatta kalmam hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat, vefatım hayırlı olduğu zaman da beni öldür.

Gazabından, cezalandırmasından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve benimle bulunmalarından Allah'ın tam kelimelerine sığınırım.

Allahım, kolaylık ancak Senin kolay kıldığın şeydedir. Sen, istersen tepeleri düzler, zorlukları kolaylaştırırsın.

Ya Rahman, gökten inen ve oraya yükselen şeylerin şerrinden; (Allah'ın) yerde yarattığı ve yerden çıkan şeylerin şerrinden; gecenin ve gündüzün fitnelerinin şerrinden;



·  Allah’ım, tembellikten,cimrilikten,korkaklıktan, düşkünlük ve ihtiyarlıktan sana sığınırız.

·  Allah’ım, ürpermeyen kalbden ve doymayan nefisten sana sığınırız.

·  Allah’ım, bizlere dînî musibet verme! Bizlere acımayanları başımıza musallat etme!

·  Allah’ım, bizlere öyle bir iman ve yakîn ver ki, sonu küfür olmasın!

·  Allah’ım, fayda vermeyen ilimden, kabul edilmeyen amel ve duadan sana sığınırız.

·  Allah’ım, bizi dünya zilletinden ve âhiret azabından muhafaza eyle!

·  Allah’ım, günahlarımızı affet ve rızkımıza bereket ver!

·  Allah’ım, kötü huy, kötü iş, kötü arzu ve kötü hastalıklardan sana sığınırız.

·  Allah’ım, yaptığımız ve yapmadığımız şeylerin şerrinden sana sığınırız.

·  Allah’ım, bizlere sıhhat, iffet, güzel ahlâk ver ve kaderine rıza göstermemizi nasip et!

·  Allah’ım, bizleri ilimle zengin et, hilmle süsle, takva ile şereflendir!

·  Ey hâlleri değiştiren Allah’ım, bizleri en iyi hâle çevir!



Allahım, beni yücelt, eksiğimi-gediğimi gider, bana rızık ihsan et, beni salih amellere ve güzel ahlâka ilet; zira bunların salih olanına ancak Sen ulaştırır, kötülerinden de ancak Sen alıkorsun.

Allahım, günahlarımızı,zulüm ve haksızlıklarımızı, şakalarımızı, ciddiyetlerimizi, kasıt ve hatalarımızı mağfireteyle; itiraf ederiz ki, bütün bunlann hepsi bizde vardır.

Allahım, bana, kendimi bulmayı ilham et. Beni nefsimin şerrinden koru.

Allahım, beni, çok sabreden, çok şükreden bir kul eyle, beni kendi gözümde küçük fakat insanlann gözünde büyük yap.

"Ey Rabbim! Senden bildiğim ve bilmediğim hayrın hem çabuk, hem geç olanını istiyorum. Ey Rabbim Re­sûlünün senden istediğini istiyorum, Resûlünün sana sı­ğındığı şeyden ben de sana sığınıyorum. Allah'ım benim için kaza ettiğin şeyin âkibetini doğru yola ulaştır.” 

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- duâasında: "Ey Rabbim! Beni, iyilik ettiği zaman sevinen, kötülük ettiği zaman istiğfar edenlerden kıl.” 


Bir hadisten rivayetle Peygamber Efendimiz (SAV) Hz Aişe validemize buyurdular.
Yâ Âişe, bir kere
“ Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ cemî’il Enbiyâi velmürselîn ” de ki, bütün peygamberler senden razı olsun.
Bir kere  “ Allahümmağfirlî ve li vâlideyye ve li-meşâyıhiyye ve lil mü’minîne vel mü’minât vel müslimîne vel müslimâti el ahyâi minhüm vel emvât ” de ki,
bütün müminler senden razı olur.
Bir kere de “ Sübhânallahi vel hamdü lillahi ve lâ ilahe illallahü vallahü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm ” de ki,
Allahü teâlâ
senden razı olsun.

                                                                                                                           HALİT SARI