30 Ağustos 2012 Perşembe

DÜNYANIN EN BÜYÜK İSLAMİ GÜCÜ: RUSYA

Yazı başlığım sizi şaşırtmış olabilir. rusya:islam dengesi sizin zihin dünyanızda saçma karşılanmış olabilir. bu bize sovyetler birliğinden miras kalmış bir düşüncedir. fakat sovyetler biriğinin yıkılmasıyla birlikte birçok devlet ve merkezi devlet olan rusya federasyonu kuruldu. rusya federasyonu homojen yapıya sahip değil . ülke adı üzerinde federasyonla yönetiliyor.83 federal bölge var. ayrıca 21 tanede cumhuriyet var. bunların tamamının kendi yönetimi, bayrağı ve bütçesi var. sadece dış temsillerde rusya federasyonu olarak temsil ediyorlar. bu cumhuriyetlerin tamamına yakını müslüman etnik gruplardan oluşuyor. her ne kadar ülkenin % 79 ' ruslardan oluşsa da ülkede bir çok etnik yapı mevcuttur. şimdi bu yapıya göz atalım.:
Rusya Nüfusu Etnik Grupları (2002) [1]
Rus% 79.83
Tatar% 3.83
Ukraynalı% 2.03
Başkurt% 1.15
Çuvaş% 1.13
Çeçen% 0.94
Ermeni% 0.78
Diğer% 10.31


ülkenin nüfusu 138 milyon. nüfus artış hızı 1.2. ruslar % 79 ile en büyük grubu oluşturuyor. genel nüfusta 110-115 milyon rus nüfus var . bunun dışında nüfusun % 15-20'si müslüman. müslümanların sayısının 20 ila 28 milyon arasında olduğu. nüfus hızı sebebiyle nüfus giderek azalmakta. bunu yanısıra ölüm oranı çok fazla. 1991 yılında nüfus 148 milyona çıkmışken 2012 itibariyle 138 milyona düşmüştür. her ne kadar nüfus çok gibi görünsede toprağa düşen nüfus bakımından düşüktür. ayrıca ülkede rus unsurlar arasında nüfus artış hızı düşmektedir. müslüman unsurlar arasında daha fazladır. rusların askeri gücü ise:
Rusya’nın askeri gücüne ilişkin detaylı bilgiler.
 Nüfus Bilgileri
Toplam Nüfus: 138,739,892
Kullanılabilir İşgücü: 69,117,271
Askerliğe Elverişli İşgücü: 46,812,553
Askerlik Çağındakiler: 1,354,202
Aktif Asker Sayısı: 1,200,000
Yedek Asker Sayısı: 754,000

ruslar soğuk,alkolik ve ana unsur millet oldukları için zor işlerde genelde müslüman gruplar tarafından yapılmaktadır. rus ordusunda da müslüman unsurların sayısı giderek artmaktadır. 2020 yılına kadar rus ordusunun % 40'ı, 2050 yılına kadar da % 56 sı müslüman askerlerden oluşacaktır.

rus devleti de bu gelişmenin farkındadır. kominizm zamanında dinlere  açılan savaş veya çeşitli sebeplerden 50-60 milyon kişinin katledildiği sadece bunun 20-30 milyonunun stalin döneminde öldürülenlerin ekserisi müslüman etnik gruplardır. çeçen savaşı sebebiyle müslümanlara karşı sert bir tutum izlense de gittikçe müslümanları önemseyici politikalar izlenmeye başlanmıştır. özellikle 2000 li yıllar bu konuda altın bir dönem olmuştur. rusya federasyonu islam konferansı örgütüne gözlemci statüyle üye olmuştur. dışişleri bakanı lavrov rusya federasyonu islam dünyasının iyi bir dostu olması yanında önemli bir üyesidir. demişti. moskovada devletinde yardımlarıyla 20000 kişilik bir cami yaptırmıştı. fakat moskova'da  2 milyon müslümana camilerin yetmemesi sebebiyle devletin belirleyeceği 60000 kişilik bir cami yaptırılması kararlaştırıldı.




rus lideri putin tataristan'da 2 metrelik kuranı kerimi ziyaret etmişti. son yıllarda rusyada 20000 rus bilimadamının islama geçtiği vurgulanıyor. hz. allah inşallah hidayet nasip eder diyerek yeni alanya gazetesinde çıkan bir haberle yazımı noktalamak istiyorum:
Süleymanlı Cemaati'nin kanaat önderlerinden olan ve 10 yıldır Moskova'da hizmet veren Alanyalı Hasan Arıkan, 35 milyon Müslüman'ın yaşadığı Rusya'da İslamiyet'in hızla yayıldığını söyledi

MITT Uluslararası Moskova Turizm Fuarı'na katılan Alanya basını, Süleymanlı Cemaati'nin kanaat önderlerinden olan Alanyalı Hasan Arıkan'ı ziyaret etti. Alanya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Başkanı Mehmet Ali Dim, Alanya Postası Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Gürses, Yeni Alanya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ferit Kesen, Doğan Haber Ajansı (DHA) Alanya Büro Şefi Teoman Eriş, ATV Muhabiri Ercan Yıldırım ve Kanal A Muhabiri Mustafa Sucu'yu, Rusya'nın başkenti Moskova'da bulunan Prospekt Mira'daki yurt binasında kabul eden Arıkan, Rusya'da Müslümanlığın hızla yayıldığını belirterek "Rusya çok büyük bir devlet. 150 milyon nüfusu var. Rusya Diyanet İşleri Başkanlığı'nın açıkladığı resmi rakamlara göre Rusya'da 30 milyon Müslüman yaşıyor. Gayriresmi olarak da 35 milyon Müslüman var" dedi. Rusya'nın herkesin dinini özgürce yaşayabildiği büyük bir devlet olduğunu dile getiren Arıkan, 10 yıl önce Rusya'ya gittiğinde iki adet olan yurt sayısının şimdi 54 olduğunu söyledi. Moskova'da 980 kilise bulunduğuna dikkat çeken Arıkan "Cami sayısı ise sadece iki tane. Moskova'da da 2 milyon müslüman yaşıyor. Cami sayısını, yurt sayısını arttırmamız gerekiyor" diye konuştu.
"YURDUMUZDA HOCA OLAN RUSLAR VAR"
Rusya'da İslam dininin büyük bir hızla yayıldığını dile getiren Arıkan, şu bilgileri verdi:
"Rus çocukları bizim kursta okuyorlar. Anası babası geliyor diyor ki, sizde okuyunca daha bir hürmetkar oluyor. O anne ve baba da İslam dinine ayrı bir ilgi duyuyor. Yurdumuzda yetişen ve hoca olan Rus vatandaşları var. Rusya'da, Moskova'da, mükemmel bir ortam var. İnanıyorum ki bizler, iki ülkenin daha da yakınlaşması için önemli bir misyon üstlenmişizdir. Devlet Başkanı Putin, iç siyasete karışmadıktan sonra Müslümanlara büyük ilgi gösteriyor. Rusya'nın Türk Cumhuriyetleri ayrıldıktan sonraki nüfusu 145 milyon. Resmi kaynaklara göre bu nüfusun 30 milyonu, gayri resmi verilere göre ise 35 milyonu Müslüman. Moskova 16 milyon nüfuslu bir metropol. Bunun 2 milyonunun Müslüman nüfus olduğu biliniyor. Onlara din hizmeti veriyoruz. Bu hizmetimize Rusya'daki Türkler büyük destek oldu, Ruslar da ilgi duydu. Moskova'da 2 cami var, 4 kurs var. Öyle zaman oluyor ki bizim camimizde yaklaşık 1000 kişiyle Cuma namazını kılıyoruz. Türkiye'den gelen işadamlarımız bu manzara karşısında gözyaşı döküyorlar ve şükrediyorlar. Ruslar'da İslam Dini'ne ilgi duyuyorlar.
"PUTİN BÜYÜK BİR DEVLET ADAMI"
Putin, gölgesinden korkan bir lider değil. İçişlerine karışmama konusunda kararlı. Ama diğer türlü, Türkmen olsun, Tatar olsun, Azeri olsun, herkesin dinini öğrenmesine müsaade ediyor ve bu konuda bölge müftülerine destek oluyor. Müslüman halk orada İslam kimliğinden vazgeçmemiş. Çocuklarını okutmaya çalışıyorlar, biz de onlara yardımcı oluyoruz. Putin'den de destek görüyoruz. Çünkü, Putin büyük devlet adamı, din özgürlüğü verdiği gibi içişlerine karışılmadığı müddetçe isteyenin istediği gibi ibadetini yapabilmesi için de her türlü desteği veriyor.
"RUS İSTİHBARATI ÇOK GÜÇLÜ"
Rusya'da istihbarat çok güçlü. Bir kaç kez geldiler. Ben kendilerine İslam dininin müdahaleci olmadığını ve Kuran'da sizin dininiz sizin, bizim dinimiz bizim diye ayet olduğunu ifade ettim. İkna oldular. Bakıyorlar, inceliyorlar ve karar veriyorlar. Türkiye'ye gelmeden önce Vlademir'de mescit açılışına gittim. Büyük bir vilayet ve merkez. Moskova'ya 500 kilometre mesafede. Müslüman halk var. Vali hazırlık yapmış. Müftüler dini elbiseleriyle gelmiş. Cüppelerinde de lale var. Ben de merak etmiştim lalenin niçin seçildiğini. EBCED hesabıyla Allah anlamına geliyor. Laleyi sembol olarak kullanmışlar. Hepsinin yakalarında var. Vali bizi şehir dışında karşıladı. Valinin yanında Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı var. Orada gelen misafirlere tepside ekmek ve tuz tutuyorlar, adetleriymiş. Mescit yapılmış ve hazırlanmış. Minarenin başına âlem konulacak. Başına hilal konulmuş. Bütün dünyada İslamiyet'i temsil eder Hilal. Bunu minarenin başına oturtmak için vinç getirmişler. Bu hilal minarenin tepesindeki yerine oturtulduğunda inanın duygulandım ve ağladım. Kurban kestiler. Papaz 2 yıldır mescidin açılmasına karşı çıkıyordu, Müslümanlara zorluk çıkarmış. Ancak Putin burada da tavrını koymuş ve açtırmış.
"DİN ADAMLARINA İHTİYACIMIZ VAR"
Rusya'da en çok din adamlarına ihtiyacımız var. İslama karşı büyük ilgi var. Bazı Rus vatandaşlar hatta Kaymakamlar da dinimizi öğrenmek istiyor. Tataristan'da Bolgar denen büyük bir kent var. Orada her yıl İslam'ın kabul edilmesi sebebiyle şükran günü yapılıyor. Tüm Kafkaslardan ve Rusya'dan Müslümanlar toplanıyor. Sakal-ı Şerif getiriliyor ve onun altında 10 binlerce kişi toplanıyor ve 1 saat süren şükran duası yapılıyor. Namaz kılınıyor, yemekler yeniyor. Çok feyizli ve güzel bir gün oluyor. Rusya müspet ilime destek veriyor. Putin yönetiminin şu ana kadar İslam'a yönelik bir baskısı söz konusu değil. Bolgar nükleer denizaltıların bulunduğu bir kent. Yeni yeni halka açılıyor. Böyle bir kentte, şükran günü tertip ettik. Çok şükür.
"HİZMETLERİMİZE DEVAM EDİYORUZ"
Müslümanlar, tarihlerinde kimseye baskı yapmadılar. İslam'da zorlama yoktur. Dinde zorlama yoktur. Tebliğ var. Anlatacaksın. İster kabul eder, ister etmez. Biz bununla görevliyiz. Akıl ve mantık dinidir İslamiyet. Avrupa'da düşünen insanlar Müslüman oluyor, Tataristan ve Rusya Müslümanları kendi arzularıyla dinimizi seçtiler. Rusya da bizi hoşgörüyle karşıladı.
HASAN ARIKAN KİMDİR?
1937 yılında Alanya'da doğan Hasan Arıkan, İnşaat Yüksek Mühendisi ve eski meclis üyelerinden Hilmi Arıkan ile Latif Arıkan'ın abileri. Hasan Arıkan, ilk ve orta tahsilini İstanbul'da tamamladıktan sonra uzun yıllar ülkemize din adamı olarak hizmet etti. Görev yaptığı illerde ve beldelerde binlerce talebe yetiştirdi, aynı zamanda dini eserler yazdı ve bu görevine halen Moskova'da devam ediyor. Doğu Karadeniz ve özellikle Trabzon ile Erzurum'da da 23 yıl boyunca vaizlik ve din hizmetleri verdi. Süleymanlı Cemaati'nin kanaat önderlerinden biri haline gelen Hasan Arıkan, 10 yıllık görevi süresince Rusya'daki yurt sayısını 4'den 56'ya çıkarak hizmetlerini sürdürüyor. 
                                                                                                                             HALİT SARI
kaynaklar:
1.vikipedi-rusya maddesi
2. rusyanın askerigücü.com
3 yenialanya.com



24 Ağustos 2012 Cuma

KABE İLK NE ZAMAN YAPILDI? KABENİN TARİHÇESİ VE SIRLARI

“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor. (şöyle diyorlardı) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur: Şüphesiz sen işitensin, bilensin”. (Bakara Suresi – Ayet: 127)
Kabenin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz.Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler.Kabenin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz.Adem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz.Adem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz.Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz.Şit, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bir bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün Hacerül Esved diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır.

Hz.İbrahim Allah’ın emri ile Kabe’nin bulunduğu yere gider. Oğlu İsmail, annesi ile birlikte orada iskan eder. Sonra İsmail ile beraber Kabe’nin yerini kazar. Hz.Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kabe’yi inşa eder. Ayette “Beytullah’ın temellerini yükseltiyor” cümlesi bunu ifade eder.”
“İnsanın ilk evi” şeklinde adlandırılan ve her gün yüz milyonlarca Müslüman’ın, o yöne dönerek ibadet ettikleri Kabe’nin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmiyor, öte yandan Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından ikinci kez inşa edilmesi sırasında bazı esrarengiz olayların yaşandığı belirtiliyor.
DÜNYADA YAŞAYAN ve çeşitli dinlere mensup insanların farklı farklı ibadet şekilleri vardır. Her inanç sahibi, kendi dininin gerek­tirdiği şekilde her gün ibadetini sürdürür. Kabe, Müslümanların ibadetinde çok önemli bir yer tutar. Her gün dünya üzerinde yaşayan milyonlarca Müslüman, nerede olurlarsa olsunlar, Kabe’nin bulunduğu yönü hedef alıp, o yöne doğru namaz kılarlar.
Kabe’nin yerini arıyor
Birçok kaynağın bildirdiğine göre, Kabe’nin bu günkü duruma gelişi, Hz. İbrahim’in zama­nına değin uzanır. İslam metinlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i Kabe’yi inşa etmekle görevlendirerek Mekke’ye gönderdiği yazılı­dır. Bununla birlikte, Kabe’nin Hz. İbrahim’ den çok çok daha eski dönemlere uzanan bir geçmişi olduğu da söyleniyor. Çünkü Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiği sırada, “Kabe’nin yerini aradığından” söz ediliyor. İnanışa göre Kabe çok önceleride vardı. Fakat Nuh Tufanı sırasında yıkıla­rak kayboldu. İşte Hz. İbrahim de Kabe’nin özgün yerini bulmak ve onu yeniden inşa etmekle görevlendirilmişti.
Dünyadan 1000 yıl önce yaratıldı
İslam bilginleri arasındaki yaygın inanca göre, “Allah gökleri ve yeri yaratmadan 40 yıl ince, Kabe su üzerinde bir köpük halinde bulunuyordu.” Yeryüzü o köpükten döşenmiştir. Dolayısıyla Kabe, kâinatın mayasını oluşturmaktadır. Bir başka söylentiye göre de Allah yeryüzüne ait hiçbir şey yaratmadan 1000 yıl önce Kabe’nin yerini yaratmıştı. Aynı inanışa göre Kabe’nin temelleri yerin yedi kat altına kadar uzanır.
İlk tavaf ne zaman oldu?
Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in oğlu Muhammed, babası ile bir adamın arasında geçen ilginç bir konuşmaya tanık olduğundan söz eder. “Babam ile beraber Mekke’de Mes­cidi Haram’daydik. Babam Kabe’yi tavaf ediyordu, ben de onun arkasından gidiyordum. Birden babamın yanına bir adam yaklaştı ve şöyle dedi: ‘Ey Resulullah’ın oğlu! Sana bir şey sormak istiyorum’. Babam ise tavaf bitin­ceye kadar adamla konuşmadı. Daha sonra babam tavafını bitirdi ve Kabe’nin oluğunun (mizab) altında durdu. O adam tekrar geldi ve babama şunu sordu: ‘Kabe’yi tavafın başlangı­cını soruyorum. Tavaf ne zaman, nasıl ve niçin yapılmıştır?’ Şam yöresinden geldiğini öğrendi­ğim bu adama babam şunları anlattı:”
 “Yeryüzüne bir halife göndereceğim”
“Şam’lı kardeş, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi ezberle ve doğru olarak anlat. Kabe’yi tavafın başlangıcı şöyledir: Allah meleklere, ‘Ben yer­yüzüne bir halife göndereceğim’ dediği zaman melekler ona, ‘Ey bizim Rabbimiz! Halife, yer­yüzünü fesada uğratacak, orada kanlar akıta­cak, düşmanlıkta bulanacak, suç ve cinayet işleyecek kimselerden, yani bizden başkasın­dan mı tayin olunacak? Rabbimiz, o halifeyi bizim aramızdan seç’ şeklinde ısrar ettiler. Allah ise şöyle dedi: ‘Ben şüphesiz sizin bilme­diklerinizi de bilirim.’ “
Gökteki beyt
“Melekler bunun üzerine Rab’larına karşı yap­tıkları bu itirazdan ötürü, O’nun gazabını anlayarak Arş’a sığındılar. Başlarını yukarıya kaldırarak Allah’a yalvarmaya başladılar. Bu şekilde hiç durmadan saatlerce arşı tavaf etti­ler. Bu hareketlerinden ötürü Allah meleklere acıdı. Bundan sonra da Allah arşın altında dört direkli bir ‘Beyt’ (ev) koydu. Bu Beyt’in direkle­rini kırmızı yakuttan süsledi ve ona Beyt’üd Darrah adını verdi. Sonra da meleklere şöyle dedi: “Arşı tavaf etmeyi bırakın da bu Beyt’i dolaşın.’ Bunun üzerine melekler bu gökteki Beyt’in çev­resinde tavafa başladılar. (Bazı araştırmacılar Darrah’ın, gökte tam Kabe’nin hizasında bulunduğunu ve buna da Beyt’ül-Mamur denildiğini öne sürüyorlar).
Melekler Kabe’nin temelini kazıyorlar
Yine bir diğer İslam inancına göre, Âdem, cennetten yeryüzüne indirildiğinde, Allah onu teselli etmek için melekler aracılığıyla yeryüzüne bir beyt indirmişti. Melekler yeryü­züne inip Kabe için yedinci kata kadar varan bir temel kazdılar. Temele ancak otuz kişinin kaldırabileceği büyüklükte taşlar yerleştirdi­ler. Âdem de bu sağlam temelin üzerine cen­netten indirilen beyti yerleştirdi. Ve onun çevresinde ilk tavaf eden kişi oldu.
Tufan’da kayboldu
Nuh Tufanı’nda ise Kabe’nin yeri kayboldu. Tufan’dan, Hz. İbrahim’in zamanına kadar yeri de belirsiz kaldı. Sadece Kabe’nin bulun­duğu alan biliniyordu. Bu yer de kırmızı top­raklı ve sel sularının ulaşamayacağı kadar tümsek bir tepe durumundaydı. Yeri kesin olarak belli olmamakla birlikte, insanlar tara­fından Kabe’nin yerinin bu bölgede olduğu biliniyordu ve tıpkı bugün olduğu gibi o zaman da yeryüzünün çeşitli yerlerinden insanlar Kabe’nin bulunduğu bölgeye gelip dua ederlerdi, ibadet ederlerdi.
Esrarengiz bulut
Bu durum Hz. İbrahim’in Allah tarafından Kabe’nin yeniden inşa edilmesiyle görevlen­dirildiği zamana kadar sürdü. Bu konuya iliş­kin kaynaklardaki bilgilere göre Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından inşasında birtakım esrarengiz olaylar oldu. Sözgelimi Hz. İbra­him, Kabe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldi­ğinde, yanında bir melek ve ‘Sekine’ adı verilen bir “şey” vardı. Sekine’nin ne olduğu konusunda çelişkili ve farklı bilgiler öne sürü­lüyor. Kimilerine göre, Sekine iki kanadı ve kedi başı gibi bir başı olan ve çok hızlı uçan bir “kuş” idi. Kimilerine göre ise Sekine’nin insan yüzüne benzeyen bir yüzü vardı ve bir tür inilti sesi çıkarırdı. Daha başkaları ise Sekine’nin hoş bir rüzgâr olduğunu öne sürüyorlar.
 Mekke Kabe gece görünümü
Müslüman hacıların Kabe’ de tavaf ettikleri sırada çekilen bir gece fotoğrafı, islami inanışa göre ilk tavaf Âdem Peygamberden önce melekler tarafından yapıldı. Meleklerin gökte tavaf ettikleri yer, tam bugünkü Kabe’nin bulunduğu yerin üstündeydi
Bulut yere iniyor
Hz. İbrahim, bugünkü Kabe’nin bulunduğu yere gelince Sekine, ona, “Burada dur!” dedi. Kabe’nin yeri bu şekilde belirlendikten sonra Sekine, içinde baş şekli bulunan bir bulut biçi­minde yere indi. Bulut ona Kabe’nin inşa edi­leceği yer üzerinde görünerek şöyle dedi: “Ey İbrahim! Rabbin sana bu bulutun altında ve onun ölçüsünde bir temel kazmanı emrediyor.” Hz. İbrahim de bulutun gösterdiği ölçülerde yeri kazmaya başladı. Oğlu Hz. İsmail de ona yardım ediyordu. Bir süre sonra Kabe’nin Adem tarafından inşa edildiği zamanki ilk temeline ulaştılar. Bundan sonra meleklerin de yardımıyla Kabe inşa edilmeye başlandı. Kabe’nin inşasında kullanılan taşların, Sina, Lübnan, Hira, Zeytinlik ve Cudi dağlarından getirildiği söyleniyor.
http://www.mavidamlaturizm.com/ziyaret/mekke/kabeyeni.jpg
Kabe’nin kapısının üzerindeki siyah örtü hac mevsiminde kaldırılır. Kapıya el sürmek hacıların yerine getirmesi gereken bir davranış olarak kabul ediliyor
Levite olan taş
Kabe’nin yüksekliği yerden bir adam boyu olunca bulut birden kayboldu. Bundan sonra Kabe’nin duvarları inşa edilmeye başlandı. Hz. İsmail taş taşıyor, yaşlı babası Hz. İbra­him de duvar örüyordu. Fakat binanın duvar­ları yükselip de insan boyunu aşınca Hz. İsmail özel bir taş getirdi. Bu taş denildiğine göre yere temas etmiyordu ve Hz. İbrahim’in ihtiyacına göre alçalıp, yükseliyordu. Kabe’ nin duvarı Hacer-ül Esved taşının bulunduğu yere gelince Hz. İbrahim oğluna şöyle dedi: “Bana öyle bir taş getir ki, onu bu köşeye koyayım.” Bunun üzerine Hz. İsmail, babası­nın istediği taşı bulmak için çevrede dağlara çıktı. O sırada kırşısına Cebrail çıktı ve ona Hacer-ül Esved taşını verdi. Taş böylece bugünkü yerine yerleştirildi.
İnsanlar kirletmeseydi, şifa verecekti
Hz. Muhammed’in ise Hacer-ül Esved ile ilgili olarak şöyle dediği söyleniyor: “Bu taş eğer cahiliye devrinin pislikleri ve kirleri ile kirletil­miş olmasaydı onunla her türlü hastalık, veba ve musibetten kurtulmak için Allah’tan şifa istenirdi. Allah elbette bir gün onu ilk yarattığı şekle döndürecektir. O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat, Allah onu, kötülerin günahlarından ötürü değiştirip, ziynetini zalim ve günahkârlardan gizledi. Çünkü onlar, cen­netten çıkma bir şey bakmaya layık değillerdir.”

Cennetten getirildiğine inanılan Hacer-ül Esved taşı, Hz. Muhammed’e göre bu kara taş önceleri bembeyazdı, insanların günahları onu kararttı.
“Hacer-ül Esved cennete dönecektir”
Hz. Muhammed’in Hacer-ül Esved ile ilgili diğer sözleri de şöyle: “Hacer-ül Esved cennet taşlarından bir taştır. Eğer ona kirli eller dokunmasaydı, şimdi aynen indiği şekilde kala­caktı… Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Allah onun vasıtasıyla kulları ile tokalaşır… Cebrail, Hacer-ül Esved’i cennetten getirdi ve onu gördüğünüz yere yerleştirdi. O sizin desteğinizdir. O durdukça siz iyilik üze­rinde kalırsınız. Ona gücünüz yettiği kadar yapışın. Çünkü şüphe yoktur ki, Cebrail bir gün gelip onu getirdiği yere götürecektir… Hacer-ül Esved cennet yakutlarından bir yakuttur. Dönüp gideceği yer de yine cennettir.”
İbni Abbas ise şöyle diyor: “Yeryüzünde cennete ait sadece iki varlık vardır. Bunlardan biri Hacer-ül Esved, diğeri ise Makamı ibrahim’dir. Eğer bunlara müşriklerin elleri dokunmamış olsaydı, onlara dokunan kimse­lere Allah şifa verecektir.”
Dünyaya ait değil
Hacer-ül Esved taşı, Kabe’nin doğu köşe­sinde, kapıya yakın bir yerde ve yerden 1,5 metre yükseklikte yer alır. Bu taş, 30 cm çapında, yumurta biçiminde, hafif sarı ve kır­mızı damarlı bir taştır. Bilim adamları Hacer-ül Esved’in yüzyıllardır çeşitli etkilerle karşı karşıya kalmasından ötürü, onun yapısını anlamanın son derece güç olduğunu söylü­yorlar. Ayrıca bu taşın yeryüzünde kendi türünde “tek” olduğunu öne sürenler de var. Bazı araştırmacılar da Hacer-ül Esved’in dün­yaya ait bir taş olmadığını, başka bir dünya­dan getirilmiş olabileceğini belirtiyorlar.
http://insanveevren.files.wordpress.com/2011/04/kabe.jpg?w=600
Kabe ve 19 sayısı
Öte yandan, gizemli 19 sayısının Kabe ve çev­resinde de ortaya çıktığı görülüyor. Derinle­mesine olmamakla birlikte, yapılan küçük bir inceleme, şu sonuçlan ortaya koydu: Kabe’ nin de içinde bulunduğu Mescid-ül-Haram’ın kapılarının sayısı 19′dur. Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim’in arasındaki uzaklık 19 metredir. Kabe’nin içerisinde bulunan levha­ların toplam adedi 38′dir (2X19). Bu levhalar­dan yine 19 tanesi yeşil renktedir. Kabe’nin güney köşesi (Rükn-ül-Yemani) ile doğu köşesi (Rükn-ül Esved – Hacer-ül Esved’in bulunduğu köşe) arasında 19 taş vardır.
Ruhsal enerji merkezleri
Yazılı tarihin bilgilerine göre Kabe’nin ne zaman, hangi uygarlık zamanında, nasıl ve niçin yapıldığına ilişkin hiçbir bilgi yok. Bazı gizemciler Kabe’nin, yeryüzünün en büyük ve en güçlü ruhsal enerji merkezi olduğunu belir­tiyorlar. Onlara göre yeryüzünün çeşitli yöre­lerine dağılmış durumda bulunan psişik enerji santralları var. Esrarengiz yeraltı ülkesi Agarta, Paskalya Adası’ndaki dev heykeller, İngiltere’deki Stonehenge megalitleri, ve Piramitler bunlardan sadece birkaçı. Öte yandan, bilindiği gibi ley araştırmacıları da bu söz konusu noktalarda, “ley enerjisi” adını verdikleri fakat içeriği tam olarak bilinmeyen bir enerjinin akıştığından söz ediyorlar.
Eski insanlar ve enerjinin odaklandığı noktaları şu ya da bu şekilde biliyorlardı ve bu odak noktalarına çeşitli yapılar kurmuşlardı. Tarihin çeşitli dönemlerinde insanların bura­larda dinsel törenler düzenledikleri biliniyor.

Hacıların Safa ve Merve arasında yapmaları gereken yürüyüşten bir görünüş
Hatta Druid rahiplerinin izleyicileri günü­müzde bile, yılda bir kez Stonehenge megalitleri çevresinde toplanıp dinsel tören yapıyorlar. Fakat kuşkusuz tüm bu enerji merkezleri artık, o ilk etkinliklerini kaybet­mişe benziyorlar.
Kabe’nin, Hacer-üI Esved ve Makamı İbrahim’in İçinde yer aldığı Mescid-ül Haram. Mescid-ül Haramın 19 kapısı var. Ayrıca Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim arasındaki uzaklığın da 19 metre olduğu belirtiliyor.
Kozmik enerjileri topluyor
Eğer gerçekten Kabe denildiği gibi bir ruhsal enerji merkezi ise, etkinliğini hâlâ tüm canlılı­ğıyla sürdürüyor demektir. Kabe’nin, birta­kım kozmik enerjileri bünyesinde toplayarak yeryüzüne dağıttığı, böylece bir tür transfor­matör işlevi gördüğü söyleniyor. Bunun sonucunda da her gün milyonlarca Müslü­man, Kabe yönüne dönerek oradan yayılan psişik enerji ile uyuma geçiyorlar. Ayrıca, namaz sırasında yapılan hareketler de bu enerjinin, insanın ruhsal ve fiziksel varlığının tüm unsurlarına nüfuz etmesini sağlıyor. Kabe’de tavaf yapıldığı zaman ise, yani enerji­nin odak noktasının çevresinde dönüldüğü zaman bu psişik enerji ile en üst düzeyde bağlantı kurulduğu an oluyor. Nitekim insanların tavaf sırasında birtakım normalötesi olaylar yaşadıkları söyleniyor. Bunların arasında zaman kaymaları, ışınlama olayları, apor olayları, çeşitli ruhsal görüntüler var. Hatta tavaf sırasında gökte uçandaire gördüğünü söyleyenler bile var.

Şeytan taşlama yeri. İslam inanışa göre Hz. ibrahim, oğlu İsmail’i Allah’a kurban etmek istedi. Denildiğine göre Hz. ibrahim’i böyle yapmaya zorlayan şeytan oldu. Hz. İbrahim önce buna karşı çıktı ve Şeytan ile aralarında bir mücadele başladı. Şeytan, Hz. ibrahim’ e taşlar atmaya başladı. Bu olayın geçtiği yer olduğuna İnanılan noktaya sonraları fotoğrafta görülen sütun dikildi. Bu sütuna taş atılarak şeytan’ın kovulacağına inanılıyor .
Kıyamet günü tanıklık yapacak
Hacer-ül Esved taşının ise Dünyadışı bir kökeni olduğu öne sürülüyor. Ayrıca Hacer-ül Esved’in, öyle sadece basit bir taş olmanın ötesinde evrensel düzeyde bir işlevi olduğu belirtiliyor. Bu işlevin ise Dünyadışı zekâlarla bağlantılı bir tür kozmik bilgisayar olabile­ceği düşünülüyor. Nitekim, bazı gizemciler, Hz. Muhammed’in şu sözünün, ancak bu şekilde bir anlam kazanabileceğini vurgulu­yorlar: “Şüphesiz, Allah bu taşı, göreceği iki gözü ve kendisini öpenlere şahitlik yapacağı bir dili ile kıyamet gününde insanlar için konuşturacaktır.”
ALINTIDIR:http://insanveevren.wordpress.com/2011/04/25/kabe-ilk-ne-zaman-yapildi-nasil-yapildi-kabenin-tarihcesi/

insanveevren.wordpress.com/

sizi  çok güzel bir blogla tanıştırmak istiyorum. boş zamanlarınızda bol bol faydalanabileceğiniz bir site. ve konularda ilgili çekici. umarım siz de hoşlanırsınız. ilgi çekici konuların bağlantılarını da paylaşmak istiyorum.

ABD Yeraltı Üsleri ve Dünya Dışı Genetik Deneyler

http://insanveevren.wordpress.com/2012/05/07/abd-yeralti-usleri-ve-dunya-disi-genetik-deneyler/ 

 

Kabala ve Sufizm

http://insanveevren.wordpress.com/2012/02/10/kabala-ve-sufizm/ 

 diğrelerine bağlantılarımızla siteye ulaştığınızda ulaşabilirsiniz

17 Ağustos 2012 Cuma

OLİMPİYAT SADECE OLİMPİYAT DEĞİLDİR!


İlk modern olimpiyatlar Baron De Coubertin’in  önerisiyle 1894 yılında uluslar arası olimpiyat komitesinin kurulmasıyla başladı. 1896 yılında da Atina’da ilk modern olimpiyatlar yapılmıştır. Olimpiyat bayrağı iç içe geçmiş 5 halkadan oluşur. İlk defa 1920 olimpiyatlarında kullanılmıştır. 5 halka insanların yaşadığı 5 kıtayı temsil eder. Olimpiyatların sloganı Latince üç cümledir: Citius,Altius,Fortius’tur. Yani daha hızlı,daha güçlü, daha yükseğe’dir. Diğer bir slogan ise önemli olan kazanmak değil,katılmaktır.

            Şimdiye kadar ki anlattıklarımız modern olimpiyat tarihinden alıntılardı. Meraklıları bunları internetten araştırarak bulabilir. Bizim anlatmak istediğimiz olimpiyatların gerçek kökeni nedir. Baron De Coubertin o kadar iyi niyetli birisidir ki sadece sporu düşünerek bu organizasyonlar gerçekleştirilmiştir mi diyeceğiz.
            Boron de coubertin üst düzey masondur. Olimpiyatları anlamak için yeni dünya düzeni kavramını çok iyi anlamak gerekir. Bu düzene göre tek dünya devleti,tek dünya polisi,tek dünya dini gibi kavramlar ortaya atılmıştı. Bu fikirler çok uzun yıllardır düşünülüyorsa da ilk defa 1800’lü yıllarda uygulamaya geçildi. Bunların arkasındaki güçte rothschıld ailesi idi. Bunun için birleşmiş milletler, merkez bankalarının ele geçirilip paranın kontrolünün sağlanması, evrim teorisi ve komünizmin desteklenerek dinlerin altına dinamit yerleştirilmek istenmesi gibi fikirler özellikle 1850-1900’lü yıllarda etkinlik kazanmaya başladı. Bu fikirlerden biri de bütün dünyayı tek çatı altında yarıştıracak bir spor organizasyonu düzenlemekti. Bu iddia’yı destekleyecek unsurlardan biri de bu organizasyonların çok pahalı olması. Hele hele 1900 lü yılların başı düşünüldüğünde ne kadar zor olduğunu herkes kabul edecektir. Bunun arkasında çok büyük maddi güç olması kaçınılmazdır. 1900’lü yılların ilk yarısındaki savaşlara rağmen  çok büyük aksama da olmamıştır.
yukardaki fotoğraf'ta baron de coubertin anısına atlantada yapılmış. ilk 3 basamak masonluğun ilk 3 aşamasını temsil ediyor. sütunlarda masonluğun önemli simgelerinden olan boaz ve jakin sütunları.


halka 360 derecedir ve sonsuzluğu simgeler. neyin sonsuzluğu şeytanın saltanatının sonsuzluğunu. 5 halkadaki renkler farklıdır. bu halkalar ve renkler insanın masonluktaki tekamülü anlatr:
ilk ren mavidir. bu renk ilk adımdır. kişi bu yolda(masonlukta) ilerlemeye karar verir. ikinci halka siyahtır. kişi bu yolda ilerlerken kendisiyle ve engellerle karşılaşır ve bunlarla savaşır. 3. renk kırmızıdır. kişi bu yolun erdemlerinin farkına varmış ve büyük bir enerjiyle dolmuştur. 4. renk yeşildir. kişi bu yolda maddi ve manevi tatmine ulaşmıştır. 5. renk sarıdır. kişi artık illuminade olmuştur. yani aydınlanmıştır. tekamüle ermiştir. sporunda amacı bedensel en üst seviyeye ulaşmak değilmidir
Uludağsözlük galeriden aldığım yukardaki fotoğraf londra olimpiyatları illuminati ilişkisini  açıklamakta.


14 Ağustos 2012 Salı

hahambaşı reichhorn'un cenazesinde okunan söylev

george armstrongun derin yahudi devleti-rothschıld para imparatorluğu kitabını okurken 1860 larda ölen  hahambaşı reichhorn'un cenazesinde okunan söylev dikkatimi çekti. internette araştırma yaparken tamamına ulaşamadım. ben de kitaptaki bölümleri ekledim:

 "Çağlar boyunca aşağılanan ve zulüm gören İsrail oğulları güce ulaşmak için çırpınmışlardır ve artık amaçla rına ulaşmış gibidirler.İsrail oğulları artık melun Hıristiyanların ekonom ik yaşamlarım kontrol etmektedirler ve güçleri siyasiler ile yaşadıkları ülkelerinyaşamlarım etk ilemektedir.”

“Altın her zam an dayanılm az bir güçtür ve böyle olmaya devam edecektir. Altın ona sahip olanlar için çok yararlı bir araçken ona sahip olmayanlar için ise kıskançlık nedenidir. ”

 “Altın sayesinde en asi ruhlar satın alınabilir, tüm para değerleri ayarlanabilir ve ülkelerin borçları değiştirilebilir. Böylece tüm devletler merhametimize muhtaç olurlar.”

“Hıristiyanları gurur ve aptallıklarım kullanarak savaşa sürüklemeliyiz.Hıristiyanlar birbirlerini keserek bize yer açacaklardır.”

“Çok partili demokrasiyi her zaman destekleyerek Hıristiyan ülkeleri içlerinden bölmeliyiz. Güç birliğini kaybeden Hıristiyan ülkelerin hükümetleri her zaman büyük amacımız için çalışan ‘Bankamız’karşısında hazır olda durmaya mecbur kalacaklardır.”

11 Ağustos 2012 Cumartesi

SİON-YAHUDİ PROTOKOLLERİ

Siyon Protokolleri Yahudiler tarafından kaleme alımış, masal yada öykü değil, diğer ulusları ve dünyayı nasıl sömürge haline getireceklerini planlayan ünlü bir yazıttır. Bu protokollerin ilk kez 1905’de Rusya’da yayınlanmasına karşın, gerçekte M.Ö. 929. yıllarında Siyon’un eski Babil’li Bilgelerinin Protokolleri olarak yazılmaya başlandığı bilinmektedir. Başlangıçta çok kısa olup Talmud ve Kabala’dan esinlenmiştir. Tarih boyunca Yahudi gizli cemiyetleri tarafından geliştirilmiştir. Siyon Protokolleri’nin sembolü yılandır. Yılanın başı Babil Bilgeleri’ni, gövdesi Yahudi Milleti’ni temsil etmektedir. Siyon Protokolleri okunduğunda yüz yıllardır ülkemizde ve dünyada olup bitenlerin aslında Yahudi Milletinin yönetiminde yönlendirilen bir oyunun parçaları olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
1.Protokol
•   Yaratılışın kanununa göre hak, kuvvette yatar.
•   Siyasetin ahlakla bağı yoktur. Ahlaklı hükümdar tahtında duramaz. Bu gibi vasıflar Yahudi olmayanların krallıklarına ait olmalıdır. Biz bu vasıflara göre hareket etmemeliyiz.
•   Gayemiz uğruna rüşvetçilik, düzenbazlık ve hıyanetten çekinmemeliyiz.
•   Hürriyet, eşitlik, kardeşlik gibi kelimeleri biz bağırdık, “budala papağanlar” bu oltamıza takıldı. Gerçekte eşitlik yoktur. Bu gibi sloganlar Yahudi olmayan hükümetleri mahfedici kurtçuklar oldular. Bu sayede Yahudi olmayanların aristokrasisini mahfetme imkanına kavuştuk.
•   Onun yerine, bizim para ve tahsil esasına dayanan kendi aristokrasimizi kurduk.
•   Halk temsilcilerinin değiştirilme imkanı onları bizim elimize verdi ve bizim tayin imkanımıza bağlandılar.
2.Protokol
•   Gayelerimize ulaşabilmek için savaşların mümkün olduğu kadar arazi kazançları ile neticelendirilmemesi zorunludur. Böylece savaşlar ekonomik alana kaydırılacaktır. Halkın içinden kölece itaatlerine göre titizlikle seçeceğimiz yöneticiler, yönetim sanatında eğitim görmemiş kişilerden olacak ve kendilerinin müşaviri, uzmanı olan ve bütün dünya işlerini yönetmek amacıyla çocukluğundan beri özel olarak yetiştirdiğimiz zeki ve bilgili kişilerin elinde oyunumuzun piyonları haline geleceklerdir. Yahudilerin tertip ettikleri Darwinizm, Marksizm, Nietzcheism’in başarılarını ve bu direktiflerin Yahudi olmayanların fikirleri üzerinde nasıl bir bölücü etki yaptığını görmek her halde zor olmayacaktır. Basın ihtiyaçları zorunluymuş gibi göstermeli, halkın şikayetlerini dile getirmeli ve böylece hoşnutsuzluk yaratmalıdır.
3.Protokol
•   Anayasal devletlerin dengesini bozduk.
•   Liberalizmi kullanarak onları rekabet haline soktuk. Kısa bir zaman sonra karışıklıklar ve iflaslar bütün dünyayı kaplayacaktır.
•   Bütün halk, yoksulluk nedeni ile, ölesiye çalışma zorunluluğuyla zincirlenmiştir.
•   Bütün dünyaya hükmedecek olan hükümdarlarımızın taç giyme zamanı geldiğinde, ona engel olmak isteyen her şey aynı eller tarafından ortadan kaldırılacaktır.
•   Bilimin bu günkü durumu ve bizim yönlendirdiğimiz gelişimi sayesinde insanlar basılı şeylere körü körüne inanıyorlar.
•   Fransız İhtilaline “Büyük” sıfatını biz verdik. O’nun hazırlanışındaki sırları gayet iyi biliyoruz. Zira o tamamı ile bizim eserimizdir. O vakitten beri daima, dünya için hazırladığımız Siyon Kanı’nın Despot Kralı için çalışıyoruz.
•   Krallığımızı kurduğumuz zaman, “Özgürlük” kelimesini lügatlerden silmiş olacağız.
4. ve 5. Protokol
•   Görünmeyen bir gücü kim yıkabilir? Bizim gücümüz böyle gizli bir güçtür. Yahudi olmayan masonluk bize ve amaçlarımıza paravan olarak hizmet eder. Bu sayede gücümüzün hareket planı ve hedefi, tüm halk için bilinmeyen bir sırdır.
•   Yahudi olmayanlara düşünme ve anlama fırsatı vermemek için, ilgilerini ticaret ve sanayiye çevirmeliyiz. Böylece bütün milletler, kazanç peşinde birbirleriyle yarışırken, düşmanlarının farkına varamayacaklar ve tamamen yutulmuş olacaklar.
•   Bütün dünyayı yönetmek için Tanrı’nın kendisi tarafından bizzat seçildiğimiz, peygamberler tarafından söylendi. Biz çok güçlüyüz ve gücümüzden kaçmanın yolu yoktur. Toplumun tüm güçlerini ele geçirmek ve elimizde tutmak için, güçlü bir merkezi hükümet kuracağız. Yeni kanunlar vasıtası ile siyasi hayattaki tüm faaliyetleri düzenleyeceğiz, ve krallığımız bir anda ve muhteşem bir şekilde ortaya çıkacak. Milletler bizim gizli elimizin olmadığı önemsiz özel anlaşmalar dahi yapamazlar.
•   Yahudi olmayanların gücünü azar azar tüketeceğiz ve sonunda uluslar arası iktidarı bize sunmaya mecbur kalacaklar. Bu durum herhangi bir şiddet eylemine başvurmaksızın tüm dünya devletlerinin gücünü yavaş yavaş emerek üstün bir yönetim kurmamıza olanak sağlayacak. Bu günkü yöneticilerin yerine Yüksek Hükümet İdaresi adını vereceğimiz bir mekanizma kuracağız.
6, 7, 8. Protokol
•   Yakında Yahudi olmayanların servetlerinin dayanamayacağı, büyük servet havzaları haline gelerek tekeller kurmaya başlayacağız.
•   Her ne pahasına olursa olsun, Yahudi olmayanları topraklarından söküp atmak en büyük zorunluluktur. Bu amaca en iyi şekilde arazi vergilerini ve ipotek borçlarını artırarak varabiliriz.
•   Yahudi olmayanların sanayisini tamamen çökertmek için spekülasyonu yoğun bir şekilde destekleyecek ve lüksü arttıracağız. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatların artıracak ve bunun sebebinin tarım ve hayvancılıktaki gerileme olduğunu iddia edeceğiz.
•   Tüm Avrupa kıtasında ve Avrupa ile ilişkisi olan diğer kıtalarda, anlaşmazlıklar ve düşmanlıklaryaratmalı ve böylece tüm ülkeleri kontrol altında tutmalıyız. Ayrıca, devletlerin hükümetlerinde entrikalar, ekonomik anlaşmalar ve borç yükümlülükleri ile bütün bağları bozmalıyız.
•   Hükümetlerde sorumlu mevkilere, Yahudi kardeşlerimizi getirmemizde bir sakınca kalmadığı zamana kadar, halk arasında geçmişi ve şöhreti kötü olan kişilere teslim edeceğiz. Bu kişilerin etrafını siyaset yazarları, hukuk uygulayıcıları, diplomatlar ve özel okullarımızda süper eğitim sistemimiz çerçevesinde eğitilmiş kişiler ile kuşatacağız. Eğer bu kişiler ile kuşatacağız. Eğer bu kişiler emirlerimize karşı gelmeye yeltenirlerse cezai yaptırımlar ve ortadan kaybolmalar ile karşılaşacaklar. Amacımız, bu kişilerin son nefeslerine kadar çıkarlarımızı korumalarının sağlanmasıdır.
9 ve 10. Protokol
•   Üstün hükümetimiz, diktatörlük olarak ifade edilen güç ve zora dayanan kavramları içinde barındırır. Uygun zaman geldiğinde biz kanun koyucular, ölüm cezaları verip bunları infaz edeceğiz.
•   Bütün terör hareketleri bizimle baş göstermiştir. Monarşiyi geri getirmek isteyenle, sosyalistler, komünistler ve her türlü ütopyacılar bizim hizmetimizdedir. Bunların her biri devletin tüm kurumlarını yıkarak devletlere ıstırap çektiriyorlar.
•   Yahudi olmayanların kurumlarını zamanından önce yıkmamak için dikkatli davrandık ve onların hareket mekanizmalarını ele geçirdik.
•   Eğitim ve öğretime el attık; yanlış olduğunu bildiğimiz teori ve prensiplerle Yahudi olmayan gençleri aldattık, şaşırttık ve bitirdik.
•   Bizden olmayanların planlarımızı anlamaları halinde gerçekleştirilecek, batının bütün başkentlerinde dehşet verici bir terör dalgasının ortaya çıkarılması ve bu başkentlerin tüm kurumları ve arşivleri ile birlikte havaya uçurulması gibi önlemler aldık.
•   Hükümet darbemizi gerçekleştirdiğimiz zamantüm halklara:” Her şey korkunç bir biçimde kötü gidiyordu, herkes çektiği acılardan dolayı tükenmişti. Biz; milliyetler, sınırlar ve para birimlerinin farklılığı gibi size acı veren her şeyi ortadan kaldırıyoruz.Bize tabi olup olmamakta özgürsünüz ” diyeceğiz. O zaman halk bize tabi olacak.
•   Liberalizmin zehrini devletlerin organizmasına soktuğumuz zaman, onların bütün siyasi görüntüleri değişti ve hepsi ölümcül bir hastalığa yakalandı.
•   Zamanla yeni kanun teklif etme ya da mevcut kanunlar üzerinde değişiklik yapma yetkisini ele alacağız. Başkana, halkoyuna başvuru hakkı, bizim ifademizle halkın büyük çoğunluğu olan kör kölelerimize, oylarına başvuru hakkı tanıyacağız ve tek başına savaş açma yetkisi vereceğiz.
•   Bütün ülkelerde, insanlığı tamamen tüketecek derecede kavgalar, kin, mücadele, fesatlık hatta işkence, açlık, hastalıklar aşılamak ve yokluk gibi yöntemler kullanarak halkların hükümetler ile olan ilişkilerini onarılmaz derecede sarsmalıyız ki Yahudi olmayanla, her türlü konuda bizden başka sığınakları olmadığı bilincine varsınlar.
11. Protokol
•   Yahudi olmayanlar koyun sürüsüdür ve biz de kurtlarız. Koyun sürüsüne kurtlar daldığı zaman ne olur?
•   Tanrı bize, biz seçilmiş ırka dağılmayı uygun gördü. Diğerlerine bizim zayıflığımızmış gibi görünen bu durum, seçilmiş ırk olan bize layık görüldü. Bu dağılma, bütün dünyanın hükümdarı olmaya çok yaklaştıran gücümüzün ortaya çıkmasını sağladı. Böylelikle atmış olduğumuz temel üzerine kuracağımız bina için fazla bir yolumuz kalmadı.
12. Protokol
•   Kanunlar bizim isteklerimiz doğrultusunda kaldırılıp yine bizim isteklerimiz doğrultusunda kaldırılıp, yine bizim isteklerimiz doğrultusunda yapılacağından, özgürlük tamamen bizim elimizdedir.
•   Bizim kontrolümüzden geçmeden tek bir tebliğ dahi halka ulaşmayacaktır. Tüm haberlerin, dünyanın dört bir yanından bürolarına haber yağan birkaç ajans kanalı ile yayınlanması, bu amaca yaklaştığımızı göstermektedir. Bu ajanslar, sonuçta tamamen bizim olacak ve bizim onlara emrettiğimiz doğrultuda yayın yapacaklar.
•   Yazarlar bize karşı yazmaya yeltenecek olurlarsa, eserlerini bastırabilecekleri hiçbir yer bulamayacaklar. Yayıncılar ya da matbaacılar her hangi bir eseri yayınlamadan önce, bu işi yapmak için yetkili makamlara müracaat etmeye zorunlu olacaklardır. Böylece bize karşı hazırlanan tüm entrikaları önceden öğreneceğiz ve onlara karşı davranarak, ele aldıkları konu hakkında yapacağımız açıklamalarla onları etkisiz hale getireceğiz.
•   Merkezi basın dairesi adı altında, toplantılar düzenleyeceğiz ve bu toplantılarda ajanlarımız aracılığı ile dikkat çekmeden günlük talimatları ve parolaları vereceğiz. Bu organize yöntemler, halk tarafından fark edilemeyen, fakat halkın sevgisini ve güvenini hükümetimize yöneltmeye yarayan, en ince ayrıntısına dek hesaplanmış ve kesin bir şekilde güvenilir yöntemlerdir.
13. Protokol
•   Günlük geçim ihtiyacı Yahudi olmayanları sessiz kalmaya mecbur eder ve onları aciz hizmetkarlarımız haline getirir.
•   Siyasi meseleler, asırlardan beri onları yaratan ve yönetenlerin dışındaki kimselerin anlayamayacağı biçimde şekillendirilmektedir.
•   Biz, halk kitleleri ne durumda olduklarını anlamasınlar ve bizlerle mücadele etmeyi düşünmesinler diye, onların akıllarını oyunlar, zevkler, eğlenceler, tutkular ve halka açık eğlence yerleri vasıtası ile çeleceğiz. Çok yakında her çeşit spor ve sanat yarışmalarının düzenlenmesini basın aracılığı ile gündeme getireceğiz.
•   İlerleme, Tanrı’nın seçtiği kavim olan biz Yahudilerden başkası bilmesin diye, gerçeği gizlemeye hizmet eden yanıltıcı bir kavramdır.
14. Protokol
•   Diğer bütün inanç sistemlerini dünya üzerinden kaldırmalıyız.
•   Elimize geçen her fırsatta yayınlayacağımız makalelerle, kendi lütufkar yönetimimiz ile öncekileri karşılaştıracağız. Yahudi olmayan hükümetlerin hatalarını en belirgin bir biçimde vurgulayacağız. Onlara karşı çok büyük bir nefret aşılayacağız. Yahudi olmayanların devlet yapılarını çökertmek için el altından onları kışkırtıp, verdiğimiz faydasız yönetim şekilleri ile halkı bıktıracak ve yeniden huzursuzluklara, sefaletler düşmektense, yönetimimiz altına girmeyi tercih ettireceğiz.
•   Filozoflarımız, Yahudi olmayanların değişik inançlarının hatalı yönlerini tartışacaklardır. Fakat bizim inancımız, bizden başka kimse tarafından öğrenilemeyeceği ve sırlarımız açığz vurulmaya cesaret edilemeyeceği için, inancımızın bakış açısı asla tartışma konusu yapılamayacaktır.
•   İlerici ve aydın olarak tanınan ülkelerde anlamsız, iğrenç ve nefret uyandıran bir edebiyat türü yarattık. Bu edebiyat türü hazırlayacağımız söylevler, projeler, anılar, makaleler ile bizden olmayanların düşüncelerini etkilemek ve onları, belirlediğimiz bilim anlayışı doğrultusunda biçimlendirmek için kullanılacaktır.
15. Protokol
•   Mevcut tüm hükümet şekillerinin değersizliği kesin olarak kabul edildikten sonra, her yerde bir veya aynı günde yapılması planlanan hükümet darbeleri ile krallığımızı kuracak ve bize karşı plan olabilecek şeylerin mevcut olmadığını kendimize vazife edineceğiz. Bu amaçla bizim krallığımızı kurmamıza silahla karşı koyanların hepsini merhametsizce öldüreceğiz. Bize karşı gizli cemiyet kuranları da ölümle cezalandıracağız.
•   Dünyadaki her ülkede hür mason locaları kuracağız ve çoğaltacağız. Bu localara kamu faaliyetlerinde şöhreti olan veya olabilecek herkesi çekeceğiz. Çünkü bunlar bizim başlıca haber alma mekanizmamız ve tesir birimlerimiz olacaklar. Bütün bu locaları sadece bizim bildiğimiz ve başka kimsenin bilmediği, Siyon liderlerimizden oluşan bir merkezi idare altında birleştireceğiz.
•   İsrail kralı, Avrupa’nın kendisine sunduğu tacı başına giydiği zaman, dünyanın atası olacaktır.
16, 17 ve 18. Protokol
•   Hukukta, ilk çağ tarihi eğitimini kaldıracak, yerine geleceği programlayacak dersler koyacağız. Önceki yüzyıllara ait hoşumuza gitmeyen tüm olayları insanların hafızalarından silecek ve yalnız Yahudi olmayan hükümetlerin hatalarını anlatacağız.
•   Her türlü eğitim özgürlüğünü kaldıracağız. Düşünceleri dizginleme sistemi olan “görerek öğrenme” yöntemini uygulayacağız.
•   Avukatlar şahsi çıkarları için çalışan, en çok ödeme yapan tarafın kazanması için uğraşan, belirli bir ücret karşılığında çalışıp kamu yararına görev yapan raportörler haline getirileceklerdir.
•   Papalık sarayının yıkılma zamanı geldiğinde, görünmeyen bir elin parmağı, milletleri bu saraya yönlendirecektir. Bununla beraber, milletler bu sarayın üzerine çullandığı zaman, sanki daha fazla kan dökülmesine engel olmak istiyormuşuz gibi, sarayın koruyucusu kisvesi ile öne çıkacağız. Bu kandırmaca sayesinde onun bütün iç organlarına kadar yayılacağız ve onun bütün gücünü kemirinceye kadar dışarı çıkmayacağız. Yahudilerin Kralı kainatın gerçek Papa’sı ve enternasyonel kilisesinin ilk kurucusu olacaktır.
•   Yahudi olmayanların krallarına karşı, koyun sürümüzün kör koyunları olan ajanlarımız vasıtasıyla düzenlediğimiz komplolar ile sık sık hayatlarına kastederek, onların itibarlarını en alt seviyeye indirdik.
•   Bize karşı suç işleyenler, ciddi bir gerekçesi olup olmadığına bakılmaksızın ilk şüphede tutuklanacaklardır.
19. Protokol
•   Siyasi suçları işleyenleri cinayet, hırsızlık ve toplumun nefretini kazanan diğer yüz kızartıcı suçlarla aynı kategoride yargılayacağız. O zaman kamuoyu bu suçları diğerleri ile aynı şekilde değerlendirip aynı ayıp ile karşılayacaktır.
•   Basın yoluyla, nutuklarla ve zekice derlenmiş tarih dersi kitapları ile isyankarları toplum yararı için savaşan kişiler olarak gösterdik. Böylece, liberal gurupların çoğalmasını sağladık ve binlerce Yahudi olmayan sığırı sürümüze kattık.
20, 21, 22. Protokol
•   Yahudi olmayanlar için yarattığımız ekonomik krizlerin nedeni, tedavüldeki parayı çekmemizden başka bir şey değildir. Devletlerdeki parayı çekmekle, devletler sürekli borç almak durumunda kaldılar ve bu borçlar faiz ödemeleri ile birleşerek devlet bütçelerinin üzerine çullandı ve onları bu sermayeye muhtaç köleler haline getirdi.
•   Biliyorsunuz ki, altının ölçü birimi olması para ihtiyacına cevap vermediği için, onu ölçü birimi olarak kabul eden devletlerin çöküşüne neden olmuştur. Tabi biz de altını bu ihtiyacı karşılayamaması için sürekli tedavülden kaldırmaktayız.
•   Eğer bugün, Yahudi olmayan kralların devlet idaresindeki yüzeysellikleri, bakanların rüşvet yemeleri ya da devletin idari kadrolarındaki yetkililerin finansal konulardaki kıt bilgileri, Yahudi olmayan devletleri, bizim hazinelerimize ödeyemeyecekleri biçimde borçlandırmışsa, bunda bizim çok büyük payımız vardır.
•   Yahudi olmayan devletlerin faiziyle bizden borç para almaları ve bu borçları ödeyemeyecek duruma gelmeleri, onların beyinlerinin ne kadar gelişmemiş olduğuna delalettir.
•   Günümüzün en büyük gücü olan altın avuçlarımızın içindedir ve iki gün içinde dilediğimiz miktarda altını depolarımızdan tedarik edebiliriz.
23. Protokol
•   İnsanları itaatkar olamaya alıştırmak için, lüks malların üretiminin azaltılması zorunludur. Bu sayada lükse özendirerek bozduğumuz ahlaki değerleri yeniden yükselteceğiz. Küçük sermayeyi yeniden canlandıracağız. Bu bize kişisel sermaye sahibi üreticilerin altını oyabileceğimiz bir araç sağlayacaltır.
•   “ Tanrı’ya şükredin ve insanlığın kaderinin mührünü alnında taşıyan ve bizzat Tanrı’nın kendi yıldızını rehber ettiği o’nun karşısında, bibi kötülüklerden ve şer güçlerden ondan başkası kurtaramayacağı için diz çökün ”
24. Protokol
•   Davut soyunun belirlenmiş mensuplarını, krallarını ve onların veliahtlarını, babadan oğla geçen miras hakkı ile değil; üstün yeteneklerine göre seçerek, siyasetin en gizli sırlarını, yönetim planlarını yüzlerce yıllık tecrübelerin ışığında uygulamalarını sağlayacağız.
•   İktidarın dizginlerini yalnızca, kayıtsız şartsız sert ve hatta zalim bir biçimde hükmetme yeteneğine sahip olanlar alabileceklerdir.
•   Kralların o an için ve gelecek için yaptıkları planları, en yakın danışmanlar dahi bilmemeli; sadece kral ve üç hamisi neyin geleceğini bilmelidir.
•   Davut’un kutsal soyundan gelen dünya hükümdarı, insanlığın desteğini almak için tüm kişisel arzularından feragat etmelidir.

(http://bunlarbabadanogulanesilherhalde.blogspot.com/2011/07/siyon-protokolleri.html ALINTIDIR)

10 Ağustos 2012 Cuma

DERİN YAHUDİ DEVLETİ-ROTHSCHILD PARA İMPARATORLUĞU





şimdi size mükemmel bir kitabı tanıtmak istiyorum. george armstrong tarafından 1940 yılında kaleme alınan sanki yeniymiş gibi intiba bırakması. kitabın temel noktası 1897 yahıdi-sion protokolleri ve rothschıld ailesi. illuminatinin aldığı kararları ve bunların uygulanmasındaki caniliğ anlatılıyor. en ilginç örneklerden birisi de henry ford'un illuminati tarafından snasıl susturulduğuna dair bölüm. yazarın gelecekle ilgili kehanetlerinin birer birer gerçekleşmesi de ilginç bir ayrıntı.

KİTABIN İÇİNDEKİLER:
1. ROTHSCHILD PARA İMPARATORLUĞU
a) yahudi protokolleri
b)protokollerin gerçekliği
c) yahudilerin savunması
d) mayer amschel rothschıld,yahudilerin ilk kralı
e)rotschıld hanedanı
f) rotschıld hanedanının serveti
g) rothschıld ailesinin korkunç kudreti
ı)yandaş medya
İ) Cinayet şebekesi
k)1. dünya savaşı
l) milletler cemiyeti
m)altın
n)2. dünya savaşı
o) siyonist despot
ö) almanya'ya ilan edilmemiş savaşımız
p) seferberlik planı
2. AMERİKANIN ELE GEÇİRİLMESİ
a) franklin roosvelt
b)kızıllar
c) dies komisyon raporu
d) federal rezerv sistemi
e)1920 ve 1930 deflasyonları
f) 1937 deflasyonu
e) sona doğru
g) yalancılar ve hırsızlar
h) kötü para yönetimi
ı) iflas
i) amerika savaşa giriyor
j) komplo
k) çok partili demokrasi
l) vatan hainleri
m) kölelik

KİTABIN OLUMLU YÖNLERİ:
kitap 165 sayfa herkes tarafından okunulabilecek seviyede sade ve anlaşılır. yazar sizi yormuyor ve anlattıklarıyla takibiniz kolaylaştırıyor. tutan kehanetleri de insanda hayranlık uyandırıyor.

KİTABIN OLUMSUZ YÖNLERİ.
yok

KİTABIN ÖZETİ:
Kara para üzerine kurulu 'Rothschild İmparatorluğu' zaman içinde İngiliz ve Fransız Merkez bankaları ile Amerika'daki Federal Rezerv bankalarının sahibi olmuştur. Serveti dünya servetinin yarısı olarak tahmin edilen bu ailenin 1940 yılındaki serveti ABD GSMH'nın iki katı olmuştur.

Dünyada tek bir Yahudi imparatorluğu kurulması amacına çalışan aile, Waterloo Deniz Savaşı, Amerikan İç Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşlarından büyük paralara kazanmış ve Rusya'da Bolşevik Devrimi'ni finanse etmiştir.

Elinizdeki kitap tarihçesi, serveti ve sahip olduğu kurumlar net bilinmeyen ailenin başlangıcından henüz Amerika'nın I. Dünya Savaşı'na katılmadığı 1940 yılına kadar olan olayları anlatmaktadır. Bu kitapta küreselleşme, AB, Birleşmiş Milletler, serbest pazar ekonomisi, çok partili demokrasi ve savaşların kimlere ve nasıl hizmet ettiğini okuyacaksınız.


Kitabı tanımak ve satın almak için:
 http://www.maxkitap.com/kitap-rothschild-para-imparatorlugu-derin-yahudi-devleti-george-armstrong-destek-yayinlari.html

halit sarı

İLLUMİNATİNİN DOĞUDAKİ KILICI: VAHHABİLİK VE SUUD AİLESİ



İngilizler  üzerine güneş doğmayan imparatorluk çalışmalarını yaparken en ilgilendikleri şeylerden birileri de  Hindistan ve Uzakdoğu sömürgelerinin güvenliğini sağlamaktı. Bunu sağlamak içinde Arabistan yarımadası ve mısır’ın kontrolünü sağlaması gerekiyordu. Fakat karşısında önemli bir düşman vardı: Osmanlı imparatorluğu. Osmanlı’yı savaşlarla yok edemeyeceğini düşünen İngilizler Araplarla ittifak kurmak istediler. Fakat Araplar halifeye başkaldırmak istemiyorlardı. Fakat İngilizlerin şans yüzlerine güldü. 1700 ‘lü yılların başlarında arabistan’ın necd bölgesinde abdülvahhab ortaya çıktı. Sünni ve şii akımları reddederek kendi görüşlerini yaymaya çalışıyordu. Görüşleri yüzünden hiçbir yerde barınamasa da İngiliz ajanlarının dikkatini çekti. Bir kadın İngiliz ajanına aşık olması sağlanarak İngilizlerle işbirliği yapması sağlandı. Vahhab’ın bir tek görevi vardı: İslam dinin bozarak Araplarla Osmanlı arasındaki bağı koparmak. Görüşlerini yaymaya başladı. Türbe ziyaretleri ve evliyalardan medet ummanın kafirlik olduğunu iddia etti. Bu şekilde yapanların kafir olduğunu ve yandaşları tarafından öldürülmelerinde bir sakınca olmadığını iddia etti. Bu yüzden binlerce masum Sünni katledildi. Özellikle hac aylarında kabe ve civarına saldırarak binlerce müslümana zarar verdiler. Daha sonra Osmanlıya karşı vahhabi-suud ailesi ittifakı kuruldu. Suudlar arabistanın en büyük  boylarından olan aniza boyuna mensuptular. Kökenleri hayber Yahudilerine dayanmakta olup Yahudi kökenlidir. Kuveyti yöneten sabah ailesi de aynı kökenden gelmektedir. Suud- vahhabi ittifakı 1746 yılında osmanlı’ya cihat ilan ettiler. 1800 lü yılların başında  kerbelaya yürüyüp şehri ele geçirdiler. Binlerce şii’yi katledip hz. Hüseyin’in türbesini yakıp yıktılar. Daha sonra taif’i ele geçirip binlerce müslümanı katlettiler. 1. dünya savaşı’nda  Osmanlı imparatorluğu  bölgeden çekilince İngilizler Arabistan yarım adasının kontrolünü Suudilere bıraktılar. Suudiler kontrolü ele geçirmek için 40.000 müslümanı katlettiler. 1930 ‘ yıllardan itibaren amerikan ilgisini üzerlerine çektiler. Çekme sebepleri ‘petrol’ idi. Gelişen ilişki sayesinde şu anda Suudi petrollerinin % 90’ ı rockfeller ve rothschıld ailelerinin kontrolünde olan exxon,bp,shell,texaco,dutch gib şirketlerin kontrolündedir. Yani suud ailesi illuminatinin petrol ve para kasasıdır. Suudi petrolleri dünyanın en kaliteli petrolleridir. Ayrıca illuminati Suudi kontrolü sayesinde opec’teki petrol fiyatlarını kontrol eder. Hatırlanırsa 2008 krizinden önce petrol fiyatları yapay şekilde 150 dolar civarlarına çekilmiş ve ülkeler neredeyse krize sürüklenmiştir. Arap baharı bütün diktatörleri yerlerinden ederken Suudi ailesini etkilememesi manidardır.
1940 lardan itibaren amerikan operasyonlarının arkasında suud ailesi vardır. Mısırda nasır’ın devrilmesi,saddam’ın iran’a karşı kışkırtılması,kuveyte girmesi gibi olaylar hep suud ailesi tarafından desteklenmiştir. Ailenin zayıf yönünü ise akşam yazarı hüsnü mahalliden alıntılayalım:
-Suudi Arabistan denilen ülkenin gerçek adı Necd ülkesidir ya da Arap yarımadasıdır. İngilizlerin desteğiyle 1880 yılından itibaren Osmanlı'ya karşı ayaklandırılan Suud Ailesi ülkeyi ele geçirince adını Suudi Arabistan olarak değiştirdi. Bu krallığın kurucusu Abdülaziz El Suud kendini kral ilan etti. 41 kadınla evlenen kral hazretlerinin 36 erkek ve 27 kız çocuğu oldu. Bu erkek ve kızlardan ve onların çocuklarından şimdiye kadar doğanların sayısı yaklaşık 6 bin prens ve prenses. Günlük tüm harcamaları devlet tarafından karşılanan bu prens ve prenseslerin ülke bütçesine maliyeti yıllık 2 milyar dolar. Ama toplam servetleri bir trilyon dolardan fazla. Örneğin Savunma Bakanı da olan Prens Sultan'ın serveti yaklaşık 80 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Bu servetin kaynağı askeri ihalelerden elde ettiği komisyonlardır. Suudi kraliyet ailesinin serveti ile ilgili Arap ve Batı medyasında çok egzotik hikayeler okuyabilirsiniz.
-İktidarı babasından devralan Suud Bin Abdülaziz'in ise 54 erkek ve 57 kız çocuğu oldu. Eş sayısı ise bilinmemektedir.
-Üçüncü Kral Faysal'ın eş sayısı 7 ve bu 7 kadının doğurduğu çocukların toplam sayısı 18 (8'i kız).
-Dördüncü Kral Halid 5 kadın ile evlendi ve 10 çocuğu oldu.
-11 kadınla evlenen Kral Fehd'in de 10 çocuğu olmuştu...
-Şimdiki Kral Abdullah ise 18 kadınla evlendi ve 33 çocuğu var.
Böyle bir ailenin yönettiği karanlık ve çok tehlikeli Suudi Arabistan ülkesi ABD'nin tüm bölge planlarında en önemli stratejik müttefiktir. Ama bazı Arap ülkelerinde 'demokrasi baharı' estirmeye çalışan ABD demokrasi rüzgarının bu ülkeye uğramasına 100 yıldır izin vermiyor ve vermeyecektir. Bu gerçeğin bunca net ve mutlak olmasına rağmen bazılarının 'Arap Baharı'na inanması şaşırtıcıdır.

Suudi ailesinin şu anda 5000 den fazla üyesi var. Medyaya yansımasa da çok sert taht mücadeleleri sürüyor. Aileden genç yaşta sebepsiz yere ölen Biray sayısı fazla. Ailenin kalabalık olması illuminatinin işini kolaylaştırıyor. Çünkü kendilerine en iyi hizmet edenler önemli noktalara geliyorlar.

Suudilerin ve vahhabiliğin illuminatinin emrinde İslam dünyası  içinde açtığı yaralar şöyle sıralanabilir:
1-) Müslümanların değer verdiği sahabi ve velilerin mezarları yerle bir edilmiştir.
2-) vahhabiliğe inanmadıkları için binlerce Sünni ve şii öldürülmüş veya sakat bırakılmıştır,
3-) 200 yıldır İngiliz ve amerikalıların İslam dünyası üzerindeki operasyonları bu aile üzerinden yürütülmüştür.
4-) vahhabiliğin dünya üzerinde yayılması için mücadele ediyorlar. Zulme uğramış veya fakir İslam ülkelerinde yardım adı altında vahhabilik propagandası yapıyorlar. bosna,afganistan,çeçenistan örneklerden bazıları
5-) vahhabi olmayanların malları ve canları helal.(bunu nerden hatırlıyoruz acaba)
6-) radikal İslamcı gruplar kurarak masum insanların öldürülmesi ve islamın kötü gösterilmesi vahhabiler tarafından sağlanıyor.
7-) Müslüman ülkelerinin dini kurumlarının ve ilahiyat fakültelerinin ele geçirilerek sapkın yayınlarla bilinçli vahhabi propagandası yapılıyor. Etkin vakıfları var. Bu vakıflarla Sünni İslam ve tasavvuf etkin bir şekilde eleştiriliyor.
8-) Mekkeyi ve medineyi tamamen vahhabileştirmek istiyorlar. 
mali timbuktu'da vahhabi el ensar grubu cami ve türbelere saldırdı.

HALİT SARI