22 Aralık 2012 Cumartesi

ARAÇLARDA YAKIT TÜKETİMİNİ DÜŞÜRME YOLLARI



Lastik basıncı:

Lastik basıncının düşük olması yakıt tüketimini artırır. Lastiklerin basıncının hangi aralıkta olması gerektiği sürücü kapısının içindeki bir plakanın üzerinde yazar. Lastik basıncının burada belirtilen asgari değerin altında olmamasına dikkat edilmelidir. Tercihen bu değerler mümkün olduğunca üst değere yakın olmalıdır. Lastik basıncının yükseltilmesi sürüş konforunu azaltabilir. Bu nedenle, araca ve yol koşullarına göre ikisi arasında bir denge kurulmaya çalışılmalıdır. Lastiklerin hava basıncı araç soğuk iken kontrol edilir.



Havalandırma ve soğutma:

80 km/s'ye kadar hızlarda aracın camlar 3-4 cm açılarak havalandırılması yakıt tüketimini fazla artırmaz. Fakat 80 km’den fazla hızlarda ise hava direnci yakıt tüketimini % 10 daha arttırmaktadır. 140 km’den sonra ise yakıt tüketimini% 20-30 oranında arttırmaktadır.Daha yüksek hızlarda camlar kapatılarak havalandırma fanı kullanılabilir. Bu da yeterli değilse, klimanın mümkün olduğunca düşük oranda kullanıldığı bir ayar seçilmelidir. Örneğin, otomatik olmayan klimalarda mavi çizgiden kırmızıya doğru mümkün olduğunca yaklaşılmalı ve aracın içi terletmeyecek en yüksek sıcaklıkta tutulmaya çalışılmalıdır. Otomatik klimalı araçlardaysa klima 23-24 °C dereceye ayarlanmalıdır. Güneş ışınlarına ve sıcaklığa, araçtaki insan sayısına göre en uygun ayar seçilmelidir. Klima kullanımı araçlarda yakıt tüketimini etkiler. Klima çalıştığında 100 km’de benzin tüketimi 1-2 litre artmaktadır, araç güneşte kaldığı zaman aracı çalıştırmadan önce camları açarak aşırı ısınmış havayı dışarı atılmalı,ayrıca klima çalışırken camları kapalı tutun.



Doğru vites seçimi:

Motorun özelliklerine bağlı olarak mümkün olduğunca yüksek vites seçilmelidir. Yüksek hızda düşük vites kullanmak veya yüksek viteste düşük hızla gitmek yakıt tüketimini arttıran sebeplerdendir. Olması gereken vitesten düşük viteslerde aracı kullanarak yüzde 45′e varan daha fazla yakıt tüketimine sebep olursunuz. Aracı ani olarak çalıştırıp hızlandırmak normal seyir esnasındaki değerden yüzde 60 daha fazla yakıt tüketimine sebep olur. 95 km/s’den sonra yapılan hız her 10 km/s’de yakıt tüktemini % 8 arttırır. Aracı 0-25 km arasında kullanmakta yakıt tüketimini % 60’a varan oranlarda arttırır. Motorunuzu durdurmadan önce vitesi boşa alınız. Aksi durumda atık yakıt atılmasına sebep olursunuz. Bu da özellikle enjeksiyonlu araçlarda tıkanmalara neden olabilir


Yokuşlar:

Yokuştan çıkış aracın düz yoldakine göre çok daha fazla yakıt tüketmesine neden olur. Yokuşlarda fazla yakıt tüketimini mümkün olduğunca azaltmak için yokuştan önce düzlükte  hızlanmak ve yokuşta gazı sabit tutmak ve hız azalsa da artırmamak gerekir (koşullar elverdiğince). Yokuştan inişteyse, yokuş yeterince dikse, gaz vermeden viteste inmek motora giden yakıtın tamamen kesilmesini sağlar. Motor, çalışması için yakıt gerekmediğini algılayarak yakıtı tamamen keser ve bu sayede eğime bağlı olarak sıfır yakıt tüketimiyle inmek mümkün olabilir. Yokuşun dikliğine ve trafik durumuna bağlı olarak aracın hızını azaltmak ya da yükseltmek için vites düşürülebilir ya da yükseltilebilir.



Devir aralığı:

Motorun özelliklerini en verimli şekilde kullanmak için aracın torkunun hangi devirlerde en yüksek olduğuna dikkat etmek gerekir. "Tork grafiği" adı verilen grafiklerde motorun hangi devirde ne kadar tork sağladığı gösterilir. Torkun yüksek olduğu devirler aracın daha verimli ve ekonomik (aynı zamanda performanslı) kullanılabileceği devirlerdir. Örneğin, modern binek otomobillerinde kullanılan dizel motorların en verimli ve en yüksek performanslı olduğu devirler (motordan motora değişmekle birlikte) 1600-3000 d/d arasıdır (Peugeot 407 1.6 Hdi). Bu da şu anlama gelir; herhangi bir viteste 3500 d/d'de gitmektense, vites büyütüp 2000-2500 d/d civarında gitmek, hem performans açısından (istendiğinde hızlanmak açısından) hem de yakıt tüketimi açısından çok daha verimlidir. Benzinli motorlar (atmosferik emmeli olanlar) en yüksek torkunu çoğunlukla 3500-4000 d/d'de sağlar. Ama benzinli motorların da en ekonomik olduğu devirler 2000-3000 d/d arasıdır.



Şehir içinde:

Şehir içi en çok yakıt tüketilen yol türüdür. Öndeki araçlarla belli bir mesafe bırakarak ve öndeki trafiği dikkatle izleyerek öndeki araçların yavaşladığı durumlarda gazı daha erken bırakmak ve tüketimi azaltmak mümkündür. Frene her bastığımızda verdiğimiz gazın boşa gittiğini unutmamak gerekir. Bu nedenle sürücünün çok hafif bir sağ ayağa sahip olması çok önemlidir. Trafik ışıklarının kırmızı olduğu görüldüğünde uzaktan gazı bırakmak ve vitesle yavaşlamak yakıt tüketimini azaltır. Şehir içindeki trafik ışıklarının birçoğunda artık yeşil ışığın kaç saniye sonra yanacağı gösteriliyor. 25 saniyeden fazla bir süre varsa, motoru durdurmak ve 2-3 saniye kala çalıştırmak yakıt tüketimini azaltmaya yardımcı olur.



Şehir dışında:

Yol boş olduğunda en yüksek viteste ve mümkün olduğunca düşük bir devirde gitmek yakıt tüketimini en aza indirir. Hız arttıkça yakıt tüketimi de yükselir. Örneğin, bazı araçlarda 130 km/s hızdaki yakıt tüketimi 80 km/s'ye göre neredeyse iki kat fazladır. Otoyolda giderken 130 km/s yerine 110 km/s ile gitmek her 100 km'de % 15-20 tasarruf sağlayabilir. Gideceğiniz 100 km'lik mesafeye sadece 8 dakika sonra ulaşmış olursunuz. Şehirlerarası yollarda yol boş olduğunda sabit hızda gitmek yakıt tüketimini azaltır. Sürekli olarak gaz verip bırakarak hızlanmak ve yavaşlamak yakıt tüketimini artırır.



Yol bilgisayarı:

Yol bilgisayarı herhangi bir andaki yakıt tüketimini gösterir. Yol bilgisayarının yardımıyla motor devrini ve vites seçimini en düşük tüketime göre ayarlamak mümkündür. Yol bilgisayarı yakıt tüketiminin azaltılmasında çok faydalı bir cihazdır


Hız sabitleyici:

Araçta varsa hız sabitleyiciyi kullanmak otoyolda yakıt tasarrufu sağlayabilir. Ayrıca sürücünün sağ bacağının da daha az yorulmasını sağlar.

Rölantide çalıştırmak:

Aracınızı 30 saniyeden fazla rölantide çalıştırmayın. Gitmeye hazır değilseniz aracınızı çalıştırmayın. Kışın hareket etmeden önce motorun ısınması için 1-2 dakika rölanti yeterlidir. Dururken ısıtmak yerine ölçülü kullanarak yolda ısıtın. Bir araç bir saat rölantide çalışırsa 1 litre ekstra benzin tüketir. Motoru rölantide ısıtmak motora verdiği zarar yanında yakıt tüketimini de artıran önemli noktalardan biri. Motoru çalıştırıp yola çıktığınızda yaptığınız birinci kilometre sonunda otomobilin yaktığı benzin üç dakika rölantide çalışmış kadardır. Yani otomobili üç dakika ısıtmak için harcanan benzinle 1 km yol yapabilirsiniz. Bu nedenle uzun süreli durmalarda motoru durdurmakta fayda var.

Fazla yük:
yolculuk esnasında aracınızı fazla yükle yüklemeyiniz. İstiap haddinin üzerindeki her 45 kg. ek yük, yüzde 7 ekstra yakıt tüketimine neden olur.

Gerekmedikçe klima açık tutulmamalı
Klima hareketini motordan aldığı için yakıt tüketiminin artmasında neden olur. Bu küçük tüketim farkı klimanın uzun süre çalışmasıyla katlanarak artar. Özellikle küçük hacimli motorların zorlanarak çalışmasına neden olabilir. Yokuş yukarı çıkışlarda ise motor yükü artarken klima motorunun araç motorunu daha da yormaması için yine klima kapatılmalıdır. Klimanın her çalışmasında yakıt tüketiminin arttığı unutulmamalı.
Benzin alırken:

1. Havanın serin olduğu gün ve saatlerde benzin almak daha iyidir. Örneğin sabah erken saatlerde aldığınız benzin, soğuk hava nedeniyle sıkışmıştır. Bu sayede benzini buharsız olarak alırsınız ve aynı para ile daha fazla benzin almış olursunuz. 

2. En iyi benzin seviyesi yarım depodur. Depoyu tamamen doldurduğunuzda hortumda kalan miktarın da ödemesini yapabilirsiniz. Bu nedenle depoda boşluk kalmasına dikkat edin. 

3. İstasyondaki tankların yeni doldurulmuş olduğunu fark ederseniz, benzin almayın. Dolum esnasında tankların dibinde kalan tortular üste çıkar ve o an aldığınız benzinin kalitesini düşürür. 



Alıntılar:
www.peugot.com.tr
http://www.sigortam.net/benzinden-tasarruf-etme-yollari




3 Kasım 2012 Cumartesi

TÜRKİYE TERÖR BELASINDAN NASIL KURTULUR?

    Türkiye 1984-2012 yılları arasında terör belasına 30.000-40.000 insanını verdi. can kayıplarının yanında terörün ekonomik anlamda  ülkeyi son 30 yılda ekonomik anlamda 500 milyar dolar ile 1 trilyon dolar arası zarara soktuğu tahmin edilmektedir. ayrıca terör belasının türkiyenin dış politika'da yumuşak karnı olduğu bilinmektedir.
      Terörün birçok nedeni vardır. terör içten bakıldığında bir kitlenin hak elde etme uğraşı olabileceği gibi dışardan bakıldığında bir ülkeyi düşmanları tarafından boyunduruk geçirme zayıf düşürme eylemi olarakta görülebilir.
      1990 dönem öncesi soğuk savaşın etkisiyle dünya terör örgütü salgınına uğramış ve bu örgütler elde etmek istedikleri amaçları kanlı bir şekilde almak için uğraş vermişlerdir. bunlarının başını ira ve eta gibi avrupalı örgütler çekmekteydi. 1990 soğuk savaş sonrası demirperdenin yıkılması ve kitle iletişim araçlarının gelişimiyle terör örgütleri büyük çözülmelere uğradı . kanlı eylemleri kamuoyunda büyük tepki oluşturduğu için silinip gittiler. şu anda dünya üstünde 2 önemli örgüt kaldı: PKK VE FARC. sri lanka daki  tamil kaplanları srilanka hükümetinin düzenlediği kanlı bir operasyonla ortadan kaldırldı.
       Pekala pkk ve farc neden ortadan kalkmamıştır. bunun nedeni bu iki örgütünün misyonlarında gizlidir: uyşturucu. dünyanın iki önemli uyuşturucusunu söyleyin desem ne söyleyeceğinizi duyar gibiyim: eroin ve kokain. eroin daha çok afganistan ,pakistan dolaylarında sıkça yetişen afyondan elde edilir. afganistandan getirilen afyon iran üzerinden türkiyeye getirilelerek burda eroin haline getirilir. eroini % 99 saf halinde ancak türkiyede  işleyebilmektedir. burda işlenen eroin dünyaya dağılır. bu olayın çoğu pkk'nın kontrolündedir.
yine kokain ise güney amerika ve kuzey amerikanın güneyinde yetiştirilen koka bitkisinden elde edilir. burda farc ve meksikadaki uyuşturucu kartelleri devreye girer. farc kolombiyanın üçte ' te birine hakimdir. kokain burda işlenir ve meksikadaki uyuşturucu kartelleri sayesinde amerika'ya sokulur.
http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById.action?haberno=1264677
      dünyada üretilen eroinin 5000 ton ve önemli kısmının afganistanda yetiştirildiği düşünüldüğünde türkiyede 2011 rakamlarına göre eroinin gramının fiyatı 52 liradır. avrupada ise eronin gramı 40-50 euro arasındadır. bu rakamlar toplanıldığında ne kadar korkunç rakamlar elde edildiği gözlemlenmektedir. işte bu pazarı pkk kontrol etmektedir. işlem şu şekildedir: afganistandan getirilen afyon,, türkiye'de van,kocaeli,istanbul,tekirdağ gibi yerlerde eroine dönüştürülerek amsterdam'a gönderilmekte burdan avrupa ve dünya pazarına dağıtılmaktadır. kartellerin başında pkk ve kürt mafyalar vardır. bu konuya illuminatinin en büyük gücü: uyuşturucu adlı yazımda değineceğim.
     peki dünyadaki genel uyuşturucu trafiğini kim kontrol etmektedir: illuminati(rothschıld). rothschıldlerin afyon piyasasıyla tanışmaları afyon savaşları ile olmuştur. ingiltereyi çine karşı savaş açmaya zorlamışlar ve galip gelerek uyuşturucu pazarının önemli bir kısminı ellerine geçirmişlerdir. işte olayın eroin tarafını pkk ile kontrol etmektedir.
     pkk'nın ikinci görevi arzu mevud'u(büyük israil devletinin kurulması) sağlamaktır. neden pkk veya kürtler. yahudiler veya israil ortadoğu'da yalnızdır. özellikle ortadoğunun gerçek sahibi olan milletler tarafından dışlanmaktadırlar. arzu mevudu gerçekleştirmek bir ortağa ihtiyaç duymaktadırlar. kürtler. neden kürtler sorusuna şöyle cevap verilebilir: kürtler israilin hedefindeki 4 ülkenin toprağına dağılmış durumdadır ve halihazırda bir devletleri yoktur. bu devletlere karşı kullanılacak yegane millettir. bunun için bir devlet hayalinin vadedilmesi yeterlidir. ikincisi kuzey ırakta kürt gibi görünen yahudi bir topluluk vardır. bu topluluğun önemli bir bölümü israile göç etmiş isede bir kısmı burada ikamet etmektedir. bu ailelerden birisi de kuzeyde etkin olan barzani ailesidir. bu aile kullanılarak kürtlere devlet hayali bahşedilmiş ve kademe kademe gerçekleştirilmektedirler.
http://halitsari.blogspot.com/2012/04/turkiye-nereye-bir-siyonist-ve.html
yukardaki yazımızda yazdığımız gibi oded yinon adlı israilli stratejist tarafından 1982 yılında kaleme alınan plana göre ırak 3 'e bölünecek(şii,sünni ve kürt bölgesi), daha sonra kuzey afrikadaki müslüman devletler isyanlarla etkisiz hale getirilecek(arap baharı) daha sonra suriye 5 'e bölünecek(sünni,kürt,nusayri,dürzi ve şam tampon bölgesi olmaküzere), ortada kama gibi kürt devleti kurulacak bunun için iran ve türkiye parçalanacak.( bu planın 1982 de yapıldığını hatırlatırım) onun için 1984 'te pkk kuruldu. 1990 da amerika ıraka girdi. ırak 3 parçaya bölündü. iranı'ı istikrarsızlaştırmak için pjak kuruldu. şimdi de suriye istikrarsızlaştırılarak kürt bölgesi özerkleştirilecek ve kürdistan hayaline daha doğrusu arzı mevuda bir adım daha atılmış olunuyor.
     pkk'nın üçüncü görevi ise enerji nakil hatlarıyla alakalıdır. dünyanın en önemli nakil hatları türkiyeden geçmekte veya geçmesi planlanmaktadır. ilerde kurulacak olası bir kürt devletiyle enerji nakil hatlarını tek elde toplamak ve mevcut nakil hatlarına sabotajlar düzenleyerek petrol fiyatlarının yukarıya fırlayıp illuminatiye katkı sağlamak pkk'nın önemli görevlerinden birisidir.
      pkk'nın diğer önemli görevlerinden biriside bulunduğu bölgeyi istikrarsızlaştırmaktır. nedenide yukarda rusya  aşağıda iran ile boğduğu avrupalılara asya pazarına girmelerini engellemek, çin ve japonya gibi ülkelerinde avrupa pazarına girmelerini engellemek için bulunduğu bölgeyi istikrarsızlaştırmaktadırlar. yukarda rusya güneyde iran tarafından kapatılan yolların tek açık kapısı türkiyenin doğusudur.  terör faaliyetleriyle bu bölgeyide istikrarsızlaştırdığınızda açık kapı kalmamaktadır.
      pkk'nın diğer önemli bir görevi türkiyenin dış politikasında yumuşak bir karın oluşturmak. masaya oturduğunda  tavizler koparabilmektedir.
      pkk'nın en önemli görevlerinden biriside bölgede istikrarsızlık sağlayarak çevre ülkeleri ve türkiyeyi silahlanmaya zorlamak ve iiluminatinin önemli yönlerinden birisi olan silah ticaretine katkı sağlamak.

     pkk'nın neden kurulduğunu özetlemeye çalıştık. pekala türkiye bu pkk belasından nasıl kurtulur. türkiye pkk ile mücadele  ederek  ve savaşarak pkk'nın kökünü kazıyamaz. türkiyenin karşısındaki rakip illuminatidir. türkiyenin şu anki konumuyla illuminati ile başetmesi imkansızdır. illuminati istediği gibi türkiye ile oynamaktadır.( şu ana kada illuminati nedir. ben öyle şey bilmiyorum diyenlere diğer yazılarımızı okumalarını tavsiye ediyorum.)
       türkiye illuminatiyi masaya oturmaya zorlamalıdır. bir düşman gibi değilde bir dost gibi. dünyada,ortadoğuda,enerjide silah ticaretinde tek alternatifin türkiye olduğunu vurgulayan bir zorlama olmalıdır bu. bu zorlama şansları 1990 da 1, ırak işgali, 2, cisi 2003'te 2, ırak işgali sırasında bu şansın geldiğini ama heba edildiğini gördük. türkiye enerji,uyuşturucu,siah ticaretive oratdoğu denklemleriyle illuminatiyi buna zorlayabilir.
        şimdi bunlara örnekler vermek istiyorum: birincisi srilankada tamil kaplanları adlı terör örgütünün yok edilmesi olayına değinirsek: srilanka da iki halk vardır. %74 sinhaliler , %18 tamiller oluşturmaktadır. tamiller sinhalilerden ayrılmak istemiş sinhaliler bunu kabul etmeyince aralarında kanlı bir boğuşma başlamıştır. 1976 da kurulan tamil kaplanlarının ülkede kanlı ve vahşi bir tarihi vardır. 2009 a gelindiğnde tamil kaplanları kanlı bir hareketle liderleriyle birlikte yokedildiler. 30-35 yıldır bir türlü başedilemeyen örgüt birdenbire nasıl yok edilmişti. zaten örgütü kuran illuminatiydi. soğuk savaş zamanında hint denizindeki trafiği kontrol edbilmek ve o bölgeyi istikrarsızlaştırarak çin,rusya,endonezya gibi ülkelerin ticaretlerini baltalamak için istikrarsızlaştırma çok önemliydi. sri lankada türkiye gibi stratejik noktadır. 2005 yılından itibaren ise sinhaliler illuminati ile anlaştılar ve 2009 yılında operasyona son noktayı koydular. bunu yaparkende ingiliz,avustralya gibi ülkelerden yoğun istihbarat ve silah desteği aldılar.bunda en önemli nokta illuminatinin çini ele geçirip bütün endüstrisini çine taşımasıydı. artık yolların güvenli hale gelmesi gerekiyordu. ayrıca olası iran hareketinde oranın güvenli olması önemliydi. esas nokta ise afganistanda güvenlik sağlandıktan sonra pakitan üzerinden orta asya petrol ve gazları abd ve çine taşınacaktı. bunun için bölgenin güvenli hale getirilmesi gerekliydi. bundan en kazançlı sinhalliler çıktı. illuminatiyle masaya oturarak tamil kaplanlarından kurtuldular.
      ikinci örnek ise rusya ve çeçenistan olayıdır. 1990 yılında sovyetler yıkılınca çeçenistan bağımsızlığını ilan etti. fakat rusya bunu kabul etmedi ve cevher dudayev öncülüğündeki çeçen direnişçilerine tam gaz saldırdı. çeçen direnişininin rusyadaki yayılımından korkan rusya illuminati ile anlaşmaya gitti. amerika rusyaya cevher dudayevin olduğu kordinatları kendi elleriyle verdi. ve cevher dudayev şehit edildi.
      türkiye terör belasını stratejik önemini kullanarak illuminatiyi pazarlığa zorlayarak yapabilir. şimdi aklıevveller düşmanla ittifak kurulabilir mi diye soracaklardır. savaş hiledir ; türkiye ve islam dünyası düşman karşısında güçsüzdür. ilahi kaynaklar deccalin kuvvetlerinin bize sonunda kaybedeceğini söylemektedir. bizim görevimiz insanlar bilinçlenene kadar düşmanı oyalamak olmalıdır. artık kitle iletişim araçları sayesinde binlerce insan durum karşısında bilinçlenmekte  ve planları bozulmaktadır.planlarını yapmak için acele etmekte ve daha fazla insanların nefretlerini kazanmaktadırlar. unutulmamalıdır ki zamanı geldiğinde doğru tarafta olabilmektir marifet.

                                                                                                                    HALİT SARI


         


23 Eylül 2012 Pazar

İLLUMİNATİNİN TACI ROTHSCHILD HANEDANI: TARİHSEL GELİŞİMİ-



Eşkenaz denilen kuzey Avrupa Yahudilerindendir. Ailenin ortaya çıkışı almanya’dır.  Soylarının hazar Yahudilerine kadar uzandığı iddia edilmiştir. Roth schıld almanca kırmızı kalkan anlamına gelmektedir. Ailenin de simgesini oluşturmaktadır. Aile alman prenslerinin paralarını yöneterek servet edinmişti. Fakat aileyi dünya gündemine taşıyacak kişi mayer amschel rothschıld idi. Çok zeki bir insan adam amschel rothschıld ailesinin dünyanın 1 numaralı zengin ailesi olmasının  temellerini attı. Bunlardan ilki 5 oğlunu avrupanın merkezlerine göndererek ilk ululararası şirketin kurucusu oldu. Bu sayede hem kuvvet ve kudretini arttırmış oldu. Yerel sıkıntılardan şirketin daha az etkilenmesini sağladı. İletişimin zor olduğu o dönem koşullarında önemli merkezlerdeki temsilcilikler vasıtasıyla herkesten önce haberdar oldu ve planlarını ona göre yaptı. Amschel ölmeden önce aile servetinin bölünmemesi için 4 kural belirledi. Bu kurallar halen geçerlidir. Bu kurallara uymayan aile üyeleri mirastan mahrum bırakılırlar ve dışlanırlar. Bu 4 kural şöyledir:
1-) büyük oğlun en büyük oğlu servetin ve ailenin lideri olacaktır.
2-) kuzenler arası evlilik. Aile servetinin dışarı çıkmaması için ön koşuldur.
3-) aile servetinin gizli tutulması ve bölünmemesi. Onun için aile serveti 500 zengin listesinde asla göremezsiniz.
4-) aile içi ortaklıklar kurulmuş ve bu ortaklıklar M.A. Rothschıld and sons  çatısı altında toplanmış ve londra’dadır. Halen bu merkez faal haldedir.
Bunun yanı sıra  rothschıldlerin başarılarının ve servetlerinin büyümesindeki koşullar şunlardır: devletlere borç para verip kendilerine bağımlı hale getirmeleri, merkez bankaları ve para basma yetkilerini ele geçirip ülkeleri tahakküm altına almaları, savaşları finanse ederek büyük servetler elde etmeleri, silah, önemli medenler,uyuşturucu,petrol,ana gıda maddeleri gibi ürünlerin kontrolünü ellerinde tutmaları.
Ayrıca bu aile dünya Yahudilerinin hamisidir. Siyonizmin ve illuminatinin kurucuları ve destekleyicileridir.

ROTHSCHILDLERİN TARİHİ GELİŞİMİ

Mayer Amschel Rothschild (23 Şubat 174419 Eylül 1812)
Amschel ilk önce haham olarak yetiştirilmiştir. Daha sonra eskicilik ve antikacılık yapmıştır. Daha sonra tefeciliğe başlayan amschel  hesse-castel prensi willıam’ın özel bankeri olmuştur. Prens 1806 yılındaki savaş sonrasında danimarka’ ya kaçmak zorunda kalmış ve amschel’ 3 milyon dolarlık para bırakmıştı saklaması için. B u para devamlı rothschıld ailesinde  kalmıştı. Amschel 5 oğlunu londra ,Paris, fankfurt,Napoli ve viyanaya göndermiş ve bu parayla finanse etmişti. Amschel 1812 yılında ölmeden önce devasa bir servet bırakmıştı. Amschel’den sonra  yerine 3. oğlu nathan geçmişti. Bu ailenin ortak aldığı ve en büyük oğlan olan solomon’un kendi rızasıyla alınan bir karardı.

·  Nathan Mayer Rothschild (1777–1836):
İngilter'ye giden Nathan Mayer, Nathan Mayer von Rothschild, ilk önce Manchester'da tekstil işine girdi ve daha sonra Londra'da N M Rothschild & Sons bankasını kurdu.
‘The Rothschilds’ isimli eserinde John Reeves, “Nathan’ın başarısının en onemli kaynağı operasyonlarını her zaman gizli tutması ve ona samimiyetle inananları her zaman yanlış yonlendirmesidir demektedir. Buna ek olarak bu gizliliğin Rothschıld imparatorluğunun kurulduğu andan şimdiye kadar devam  etmesi söylenebilir.
I arıhci Reeves, Nathan’m Waterloo Savaşı’ndan Londra’ya dönüşünü rafiksel olarak şöyle anlatır:
“Nathan Yahudilere verilen imtiyaz sayesinde savaşa gozlemci olarak katılmıştır. Manş Denizi’ni cok pahalı bir tekne kiralayarak fırtınada gecmiş alelacele Londra’ya ulaşmıştır.  Borsa binasına sırılsıklam ve camur icinde giren Nathan  Ingiltere’nin savaşı kaybettiği soylentisini yayarak elindeki
 tum İngiliz hisseleri satmaya başlamıştır. Borsada herkesin paniğe pılarak hisselerini satması sonucu endeks korkunc derece de duşmuş bu arada Nathan gizli bağlantıları sayesinde  hisseleri taban fiyatlardan toplamaya başlamıştır. Telgaraf telefon, radyonun olmadığı ve ulke sınırlarım gecmenin  Yahudi kuryelere verilmiş bir hak olduğu o gunlerde Ingiltere’nin Waterloo Savaşı’nı kazandığı haberi ancak gunler sonra
 Londra’ya ulaşmıştır. Bu haber Londra Borsası’nı coşturmuş ve bu anı bekleyen Nathan elinde taban fiyatlardan topladığı  tum İngiliz kağıtlarını satmaya başlamıştır. Bu başlangıçtan beri uygulanan bir Rothschild taktiğidir.”
Nathan Rothschild, barışı takiben azalacak devlet borçlanmasının, savaş ertesi yurtiçi ekonomisinin yeniden yapılanmasını sona erdirecek iki yıllık dengelenme sürecinin ardından, İngiliz devlet bonolarında bir fırlama yaratacağını hesapladı. Finansal tarihin en cüretkar hareketlerinden biri olarak kabul edilen bir adımla, Nathan derhal devlet bono piyasasını o zaman için oldukça yüksek görünen bir fiyata satın alıp, iki yıl bekledikten sonra 1817'de piyasalardaki kısa bir fırlamanın tepesinde %40 kâr marjı ile sattı. Rothschild ailesinin elinde bulunan "kaldıraç" amaçlı kullanılacak (leverage) para düşünüldüğünde, bu kârın getirisinin ne kadar büyük olduğu anlaşılabilir.
1818'de Prusya devletine £5 milyon borç ayarladı, ve devlet kredileri için bono çıkarımları bankasının ana konsantrasyonunu oluşturdu. City of London'da öylesine güçlü bir pozisyona erişti ki 1825-6 yıllarına gelindiğinde, İngiltere Bankasına piyasadaki olası bir likidite krizinden etkilenmemesini sağlayacak kadar para sağlayabiliyordu.


baron James Rothschild Dönemi - 1 8 3 6 - 1 8 6 8
Nathan’m 1836 yılında olumunden sonra hanedanda kontrolü Londra teşkilat başkanı olan Nathan’ın en buyuk oğlu  yerine Paris teşkilat başkanı Amschel’in beşinci oğlu james’e gecmiştir. O sırada Lıonel 28 yaşındadır ve amcası solomon’un kızı Carlotta ile evlenmiştir. Solomon o anda ailenin en zengin ve guclu bireyidir. Tum Yahudi tarihi uzmanları
I l lmıel yerine James’in gectiğini kabul ederler ancak bunun nedenini tam acıklayamazlar.
Tarih James hakkında cok az şey soylemekle beraber onun acımasız, soğuk, ketum ve kural tanımayan bir adam olduğu ve ailenin Paris ayağını cok guclendirdiği bilinmektedir. Olduğunde James’in kişisel serveti 200.000.000 dolardan fazladır. Doğal olarak bu ailede servet uzerine hicbir kayıt tutulmadığından veya devletlere bildirim yapılmadığından mal varlıkları uzerine sadece tahminler yapılabilmektedir

Baron Alphonse D. Rothschild Dönemi - 1 8 6 8 –

Cecil Roth’un yazdığı eser Rothschild ailesinin Londra ayağının tarihini 1939 yılma kadar taşımaktadır ancak ailenin Paris ayağı konusuna değinmemektedir. Dolayısı ile Paris hanedanı hakkında bildiklerimiz oldukca sınırlıdır. John Reeves’in 1887 yılında basılan kitabında, “Baron Alphonse D. Rothschild şu anda ailenin reisidir. Baron James’in en buyuk oğlu olan bu adam babasının finansal zekasına sahiptir ve diğer aile bireyleri tarafından en guclu kişi olarak kabul edilmektedir. Alphonse sadece zekası ve yeteneği nedeni ile değil buyuk babası Mayer Amschel’in en buyuk torunu olarak da bulunduğu pozisyonu hak  etmektedir...” demektedir.

Rothschild Ailesi, Avrupa ve Amerika'da tren yollarını finanse etti ve ABD'de isteyenlere borç alma imkanı sağladı. Nathan Mayer'in oğlu Lionel Nathan (1808-79) 1875'te Süveyş Kanalı'nın kontrolünü satın alması için Başbakan Benjamin Disraeli tarafından kullanılmak üzere İngiltere'ye borç verdi. Lionel Nathan İngiliz Meclisi'ne seçilen ilk Yahudiydi ve onun oğlu Nathan Mayer (1840-1915) ilk Baron Rothschild oldu.

Mayer Amschel R.'in soyundan gelenlerin bir kısmı

Baron David René de Rothschild; De Beers'in eski, N.M. Rothschild & Sons'in şuanki Fransız yöneticisi.
Lord Ferdinand von Rothschild (1839–1898)
Lionel De Rothschild (1808–1879)
Rothschild Soy Ağacı (İngilizce)
  • Prenses Agnès de La Tour d'Auvergne-Lauraguais, (d. 1972)
  • Binbaşı Alexander Karet, (1905–1976)
  • Prens Alexandre Louis Philippe Marie Berthier, 4. Wagram Prensi, (1883–1918), 1. Dünya Savaşı'na katılarak öldü.
  • Albert Salomon von Rothschild (1844–1911), Creditanstalt'ta büyük hissesi bulunuyordu.
  • Alfred Charles de Rothschild (20 Temmuz 1842 – 31 Ocak 1918)
  • Alice Charlotte von Rothschild (1847–1922) Kraliçe Viktorya'nın yakın arkadaşı
  • Aline Caroline de Rothschild (1885–1909), Fransa sosyetesi mensubu
  • Lady Aline Caroline Cholmondeley (1916–)
  • Barones Alix Hermine Jeannette Schey de Koromla (1911–1982)
  • Alphonse James de Rothschild (1827–1905)
  • Amschel Mayor James Rothschild (1955–1996, Paris), patron of motor racing
  • Princess Andréa de La Tour d'Auvergne-Lauraguais (ö. Paris 1972)
  • Anthony Gustav de Rothschild (1887–1961), at yetiştiricisi
  • Anthony James de Rothschild (d. 1977)
  • Anselm von Rothschild (1803–1874), Avusturyalı bankacı
  • Anselm Alexander Carl de Rothschild (1835–1854)
  • Sir Anthony de Rothschild, 1st Baronet (1810–1876)
  • Antoine Armand Odélric Marie Henri de Gramont, 13. Gramont Dükü, (1951–)
  • Alain James de Rothschild (1910–1982)
  • Lady Barbara Marie-Louise Constance Berry (d. 1935)
  • Count Armand de Cossé-Brissac (1967–)
  • Miriam Caroline Alexandrine de Rothschild
  • Lord Charles Robert Archibald Grant
  • Ariane de Rothschild
  • Ariella de Rothschild
  • Arthur de Rothschild (1851–1903)
  • Benjamin de Rothschild (born 1963, Paris)
  • Princess Béatrice de Broglie (d. 1913)
  • Béatrice Ephrussi de Rothschild (1864–1934)
  • Bethsabée de Rothschild (1914–1999)
  • Carl Mayer von Rothschild (1788–1855)
  • Cécile Léonie Eugénie Gudule Lucie de Rothschild (1913–)
  • Charlotte de Rothschild
  • Charlotte Henriette de Rothschild (born 1955), Ingiliz Opera sanatçısı
  • Charlotte von Rothschild(1818–84)
  • Count Charles-Emmanuel Lannes de Montebello (d. 1942)
  • Charles Rothschild (1877–1923), banker ve böcekbilimci
  • Charles Gregoire de Rothschild (d. 1944), bankacı
  • Constance Flower, 1st Baroness of Battersea, (1843–1931)
  • David Cholmondeley, 7th Marquess of Cholmondeley (1960–), Lord Great Chamberlain of England
  • David Mayer de Rothschild (d. 1978), Macerasever ve çevreci milyarder Ingiliz
  • David René de Rothschild (d. 1942)
  • Diane Cécile Alice Juliette de Rothschild (1907–)
  • Edmond Adolphe de Rothschild
  • Edouard Etienne de Rothschild, (born 1957)
  • Édouard Alphonse James de Rothschild (1868–1949) finansör ve polo oyuncusu
  • Prince Edouard de La Tour d'Auvergne-Lauraguais, (1949–)
  • Edmond James de Rothschild (1845–1934)
  • Edmund Leopold de Rothschild (1916–2009)
  • Elie de Rothschild (1917–2007)
  • Princess Elisabeth de Broglie (1920–)
  • Elisabeth Clarice de Rothschild (d. 1952)
  • Emma Rothschild (d. 1948)
  • Esther de Rothschild (d. 1979)
  • Evelina de Rothschild(1839–66)
  • Evelyn Achille de Rothschild (1886–1917), Ingiliz ordusu için savaşırken 1. Dünya Savaşı sırasında öldü
  • Sir Evelyn de Rothschild (d. 1931), bankacı
  • Guy de Rothschild (1909–2007)
  • Baron Ferdinand de Rothschild (1839–1898)
  • Hannah Primrose, Countess of Rosebery née Hannah Rothschild (1851–1890)
  • Henry Herbert, 7th Earl of Carnarvon, (1924–2001)
  • Henri James de Rothschild (1872–1946)
  • Henry Herbert, 6th Earl of Carnarvon (1898–1987)
  • Duke Hélie Marie Auguste Jacques Bertrand Philippe, (1943), 10th Duke of Noailles
  • Henriette Rothschild (1791–1866) married Sir Moses Montefiore (1784–1885)
  • Count Henri de Gramont (1909–1994)
  • Hugh Cholmondeley, 6th Marquess of Cholmondeley (1919–90), Lord Great Chamberlain of England
  • Jacob Rothschild, 4th Baron Rothschild, (born 1936), yatırım bankacısı
  • James Armand de Rothschild (1878–1957)
  • James Mayer Rothschild (1792–1868)
  • Lady Lavinia Anne Alix de Rothschild, of the Rothschild and Borghese family
  • Marie-Hélène de Rothschild (1927–94), Fransız sosyete mensubu
  • Mayer Amschel de Rothschild (1818–1874)
  • Neil Primrose, 7th Earl of Rosebery (1929–)
  • Neil James Archibald Primrose (1882–1917), Milletvekili, 1. Dünya Savaşı sırasında öldü
  • Nelly Rachel de Rothschild (d. 1947)
  • Baroness Nica de Koenigswarter (née Baroness Pannonica Rothschild) (1913–1988), bebop ve jazz yazarı
  • Baron Léon Lambert (1929–1987), Belçikalı sanat koleksiyoncusu
  • Leopold de Rothschild (1845–1917)
  • Leopold David de Rothschild (1927–)
  • Leonora de Rothschild (1837–1911)
  • Lionel Nathan Rothschild (1808–1879)
  • Louis Nathaniel de Rothschild (1882–1955)
  • Countess Magdalene-Sophie von Attems, (1927–)
  • Miriam Louisa Rothschild (1908–2005), famous entomologist and zoologist
  • Lionel Walter Rothschild, 2nd Baron Rothschild of the United Kingdom (1868–1937)
  • Nathaniel de Rothschild (1812–1870)
  • Nathan Mayer Rothschild (1777–1836)
  • Nathan Mayer Rothschild, 1st Baron Rothschild of the United Kingdom (1840–1915)
  • Nathaniel Charles Jacob Rothschild, 4th Baron Rothschild of the United Kingdom (born 1936)
  • Nathaniel Robert de Rothschild (1946), French financier
  • Nathaniel Mayer Victor Rothschild, 3rd Baron Rothschild of the United Kingdom (1910–1990)
  • Nathaniel Philip Rothschild (born 1971), a co-chairman of Atticus Capital, a £20 billion hedge fund
  • Nathaniel Anselm von Rothschild (1836–1905), Austrian socialite
  • Sir Philip Sassoon, 3rd Baronet (1888–1939), British First Commissioner of Works and Under-Secretary of State for Air
  • Count Philippe de Nicolay (born 1955), of the House of Nicolay, a great-grandson of Salomon James de Rothschild, he is a director of the Rothschild group.
  • Philippe de Rothschild (1902–1988), vintner
  • Philippine de Rothschild (born 1935), vintner
  • Jacqueline Rebecca Louise de Rothschild, born 6 November 1911, chess and tennis champion
  • Harry Primrose, 6th Earl of Rosebery (1882–1974) Earl of Roseberry
  • Raphael de Rothschild (1976–1997)
  • Salomon James de Rothschild, (1835–1864)
  • Lady Serena Dunn Rothschild, (born 1935)
  • Countess Sophie von Löwenstein-Scharffeneck, (1896–1978)
  • Lady Sybil Grant (1879–1955), British writer
  • Sybil Cholmondeley, Marchioness of Cholmondeley, (1894–1989)
  • Valentine Noémi von Springer, (1886 - 1969)
  • Victor Rothschild, 3rd Baron Rothschild
  • Victoria Katherine Rothschild (1953–)
  • Walter Rothschild, 2nd Baron Rothschild, zoologist
  • Wilhelm Carl von Rothschild
  • Zachary Ryan de Rothschild (d. 1997)
                                                                                                                         HALİT SARI

Kaynaklar:
  1. rothschıld para imparatorluğu-derin Yahudi devleti-destek yayınevi
  2. wikipedi-rotschıld maddesi
hhttp://www.frmtr.com/ekonomi-finans-borsa/1314917-gizli-dunya-devleti-ve-rockefeller-ailesi-ile-rothschild-ailesi.htmlttp://www.frmtr.com/ekonomi-finans-borsa/1314917-gizli-dunya-devleti-ve-rockefeller-ailesi-ile-rothschild-ailesi.html
Sanayileşme

8 Eylül 2012 Cumartesi

ÜLKE VE ŞEHİR ADLARININ KÖKENLERİ

biraz da olsa yabancı dil bilenlerimiz bilir. bazı şehir adları, bazı ülke adları bizde kendi kullanımından farklı kullanılır. mesela bütün dünya london derken biz londra diyoruz. bu değişiklikler nereden kaynaklanıyor şimdiye kadar hiç merak etmediniz mi acaba. gelin beraber araştıralım:

ingiltere ve londra kelimeleri bize italyancadan geçmiş.- tere eki italyancada bizde kullanılan -istan ekiyle aynı manada kullanılıyor. yani ingilizlerin yaşadığı yer anlamında. londra'da ingilizce de kullanıldığı anlamıyla london değilde italyanca'da kullanılan londra şeklinde geçmiş.(1)


"Suriye" adının nereden geldiği tam olarak bilinmemekle birlikte, ismini Asur İmparatorluğu’ndan aldığı ve "Asuriye" adından geldiği düşünülmektedir.
"Lübnan", İbranîce bir isimdir ve "beyaz dağlar" demektir. Lübnan Dağları eteklerindeki karlar 12 ay boyunca erimediği için bu coğrafyaya "Lübnan" denmiştir. 

"Irak" kelimesinin ise Arapça’da "kıyı" ve "alçak ülke" olmak üzere iki ayrı anlamı vardır. Bu ülkeye bu ismin, ikinci anlamından dolayı verildiği ihtimali daha kuvvetlidir. 

"İran", isim olarak "Aryan" isminden gelmedir. "Aryan" ( Arîyan ), yani "Arî ırktan olan","Hind – Avrupa dil âîlesinden gelen milletler" anlamındadır.

 "Pakistan" kelime olarak "temiz insanlar ülkesi" anlamına geliyordu. Aynı zamanda "Pakistan" ismindeki her harf, bir şifreydi. Çünkü her harf, ülkenin bir eyâletini simgeliyordu. Şöyle ki: "PAKİSTAN" ismindeki "P" harfi Pencab eyâletini, "A" harfi Afgan Bölgesi'ni, "K" harfi Keşmir eyâletini, "İ" harfi halkın dini olan âzîz İslâm dinini ( aynı zamanda ülkenin can damarı olan İndus Nehri’ni ), "S" harfi Sind eyâletini, "-tan" eki ise Belucistan eyâletini simgeliyor. Yani "PAKİSTAN", bütün bu isimlerin kısaltılmışı oluyordu: "Pencab + Afganî + Keşmir + İslâm + Sind + belucisTAN = PAKİSTAN".

Hindistanlılar ülkelerine "Bharat" derler. Ancak tüm dünya onlara "Hindistan" ( India, Inde ) diyor. Bu isim, İndus Nehri’nden geliyor.
"İndonesia" ( Endonezya ), Yunanca bir isimdir ve "Hindistan Adaları" demektir.
Japonlar ülkelerine "Nippon" derler. Bu, "güneşin doğduğu ülke" demektir. Kelimenin Çincesi "Japuen" şeklindedir ve dünyaya bu şekliyle yayılır: Japonya.
"Korea" ( Kore ), Kore dilinde "sabahın sessizliği" demektir. Ayrıca bu topraklarda bir zamanlar Koryo İmparatorluğu vardı. "Koryo" sözcüğü "yüksek derecede güzelliklerle dolu ülke" demektir.
Çinliler ülkelerine "Zhông - Hu" derler. Bu isim, "Orta İmparatorluğu" ( Merkez İmparatorluğu ) demektir. Çinliler kendi ülkelerini "dünyanın merkezi" olarak gördükleri için ülkelerine bu adı vermişlerdir. 
 "Rusya" isminde ise çok ilginç bir durum vardır. Eskiden, bu topraklarda yaşayan İsveçliler’e "Rus" denirdi. Yani "Rusya", aslında "İsveçliler’in ülkesi" demektir. 
 "Azerbaycan" adının kaynağı, Farsça’daki "azer" ( ateş ) ve "baykan" ( bekçi ) sözcükleridir; "ateş bekçisi". 
 Rusya, Kafkasya, Türkiye ve Yunanistan, Asya – Avrupa sınırının geçtiği yerlerdir. "Avrupa" ( Europe ), Yunanca’daki "erebos" ( batı ülkesi ) kelimesinden doğmuştur. Anlayacağınız, "Asya" kelimesi Asurca’da "doğu" anlamına gelirken, "Avrupa" kelimesi de Yunanca’da "batı" anlamına geliyor. Yani biz "Asya - Avrupa" dediğimizde, aslında "doğu - batı" diyoruz. 

Arnavutlar ülkelerine "Shkipërie" derler. Bu isim onların dilinde "kartal ülkesi" anlamına gelir. Kırmızı Arnavutluk bayrağının üzerinde de çift başlı siyâh kartal vardır.
"Yugoslavya", bu dilde "Güney Slavya" demektir.
"Bosna - Hersek", ismini başkent Saraybosna’dan geçen "Bosna" Nehri ile "hükümdarlık" anlamına gelen "herzegowina" kelimesinden alır. "Bosnia - Herzegowina", yani "Bosna Hükümdarlığı".
"Polonya" ülkesine adını veren "poleni" kelimesi Slavca’dır ve "köylü" demektir. Leh halkının yaşadığı bu ülkeye eskiden "Lehistan" diyorduk.
Norveçliler ülkelerine "Norge" derler. Bu sözcük, denizcilerin parolasıydı. "Norge" (Norveç ), bu dilde "Kuzeye! Daha kuzeye! Daima kuzeye!" demektir.
"Danimarka", adını Hristiyanlık öncesi kralları olan Dan’ın isminden alıyor. 

Almanlar kendilerine "Deutsch", Almanya’ya da "Deutschland" derler. "Deutsch" ( Alman ) kelimesinin kökeni, Eski Almanca’da "halk" anlamına gelen "diota" sözcüğüdür. Gotça’daki "thiuda" ve Cermence’deki "theude" sözcükleri de aynı anlamda kullanılıyordu.
Bugünkü Avusturya, 800’lü yıllarda Frank İmparatorluğu’nun doğu toprakları olduğu için "Österreich" ( doğu imparatorluğu ) dendi. Büyük Karl, buraya "Ostmark" diyordu. 

Üç resmî dili olan İsviçre’nin Almanca adı "Schweiz", Fransızca adı "Suisse", İtalyanca adı "Svizzera"’dır. Ülke, ismini memleketin ortasındaki "Schwyz" kantonu ve şehrinden alır. Tıpkı Türkler’in Féz şehrinden yola çıkarak bütün Mağrib ülkesine "Fas" dedikleri gibi. İsviçre’nin bir ismi de "Helvestika" olup, ülkenin uluslararası trafik işareti olan "CH", bu Helvestika Konfederasyonu’nun başharfleridir.
"İtalya", ismini Romalılar zamanında yaşayan İtalikler’den alıyor. Eğri yazılan harfler için kullandığımız "italik" sözcüğü buradan geliyor. 

Romalılar, Belçika’da yaşayan Kelt – German halka "Belgae" diyorlardı ve burada "Gallia Belgica" adında bir vilâyet kurmuşlardı. "België" ( Belçika ) adı buradan geliyor.
% 40’ı deniz seviyesinin altında olan Hollanda’nın orijinal adı olan "Nederland", kelime olarak "alçak ülke" anlamına geliyor. Ülkede bir tane bile dağ yoktur, topraklarının çoğu sonradan su üzerine ekilmiş ve bu şekilde ülke büyütülmüştür. Görüldüğü üzere Hollanda ve Irak, "adaş" ülkelerdir, ikisinin de ismi "alçak ülke" demektir. Nederland ( Hollanda ) Flamanca, Irak ( Irak ) ise Arapça. 

İspanya’da bir zamanlar İslam’ın egemen olduğu "Endülüs" coğrafyası, adını burayı 411 yılında işgal eden Vandallar’dan alır. "España" ( İspanya ) ise, Fönce’de "tavşanlar sahili" anlamına gelen "hispania" kelimesinden gelmedir.
"Portugal" ( Portekiz ) isminin nereden geldiği konusunda iki ayrı görüş vardır. Birinci görüşe göre, "Portugal" kelimesi Latince’de "sıcak liman" anlamına geldiği için ülkeye bu isim verilmiştir. Diğer görüşe göre ise, bugünkü Porto şehri yakınlarında bulunan ve Romalılar’dan kalma "Portus" ve "Cale" adlarındaki iki yerleşim biriminin isimlerinin birleşiminden oluşmuştur. 
 Faslılar ülkelerine "Mağrib" derler. Arapça’dır ve "batı" demektir. Yani Fas ve Avrupa "adaştır". 

"Cezayir" adının kökeni, Arapça’da "yarımada" anlamına gelen "cezîre" sözcüğüdür. Görüldüğü gibi Cezayir, ülkemizde, Şırnak vilâyetimizde bulunan Cizre ilçesiyle "adaştır". Mezopotamya’nın Arapça adı da "Cezîre"dir üstelik.
"Tunus", adını ülkenin başkenti olan "Tunis" şehrinden alır.
"Libya" adının kökeni, Eski Mısır dilindeki "lebu" kelimesidir. Mısırlılar, önce batı tarafındaki Berber kavimleri için, sonra da tüm Kuzey Afrika kıyıları için bu ismi kullandılar.
Mısır'ın İslâm öncesi adı "Kemet" idi ve bu isim, "siyâh ülke" anlamına geliyordu. İslâm'dan sonra "Mısır" adı doğdu. Mısır, 640 yılında İslâm'ın egemenliğine girdi. Mısır'ı fetheden Amr ibn-i Âs komutasındaki müslümanlar, bu toprakların derin tarihî ve felsefî köklerine hayran kaldılar. Fethettikleri ülkenin, medeniyetin beşiklerinden biri olduğunu, varsıl bir tarihî geçmişinin ve semiz bir kültür birikiminin bulunduğunu gördüler. Bu yüzden bu topraklara "Misr" ( Mısır ) adını verdiler. Peki neden ? "Mısır" ne demekti, bu sözcük ne anlama geliyordu ? Bu isim, bu ülkeye verilen gerçekten muhteşem bir isimdi. Şöyle ki: "Mısır" adı, üç harften oluşan bir addır. Bunlar, "Mim" ( M ), "Sad" ( S ) ve "Ra" ( R ) harfleridir. Her harf, ülkenin geçirdiği ve ülke halkının yaşadığı bir tarihî süreci anlatır. Mısır halkı, tarihinde çok büyük zorluk ve çileler, çok büyük eziyetler ve meşakkatler yaşadılar. Birinci harf olan "Mim" ( M ) harfi, "meşakkat" içindir; ülkenin tarihindeki birinci süreci ifâde eder. Peki Mısır halkı, bu zorluklara, çilelere, meşakkatlere boyun mu eğdi? Hayır, onlar bu meşakkatlere karşı hep direndiler, sabr ve sebat ettiler. İkinci harf olan "Sad" ( S ) harfi, "sabr" içindir; ülkenin ikinci sürecini ifâde eder. İşte bu sabırlarının, sebat ve dirençlerinin, teslîm olmayışlarının karşılığı olarak Mısır ülkesi medeniyete ve refâha kavuştu. Sabırlarının karşılığını gördüler. Üstün bir medeniyet ve refâh bir toplum kurdular. Üçüncü harf olan "Ra" ( R ) harfi, "refâh" içindir; halkın yaşadığı üçüncü ve son süreci ifâde eder. "M – S – R" ( Mim – Sad – Ra ) harflerinden oluşan "Mısır" adının anlamı işte budur: "Meşakkat – Sabr – Refâh". Bütün dünya aynı şekilde ülkeyi bu mükemmel isimle, "Mısır" ismiyle anarken, hayret vericidir ki, Batılılar ( yani Beyaz Adam ), bu ismi hiçbir zaman kullanmadı. Batılılar, "Mısır" adını kullanmaktan her zaman kaçındılar. Onlar bu ülkeye başka bir isim taktılar ve kendilerini, kendi uydurdukları bu isimle avuttular. İngilizler ve Fransızlar "Egypt", Almanlar "Ägypten", İspanyollar "Egipto" dediler. Diğer bütün Avrupalılar da buna benzer isimler kullandılar. Niye mi? Şunun için: Bildiğiniz gibi Mısır'da hristiyan bir azınlık vardır ve bunlara "kıptî" denir. Batılılar bu hristiyan kıptîler'i her zaman için ülkenin asıl sahipleri olarak görmek istediklerinden ülkeyi bu isimlerle andılar. "Egypt, Ägypten, Egipto" isimlerindeki "-gypt, -gipt", işte bu "kıptî" ( kıptî ) anlamındadır. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için, daha önce bu sitede yayınlanan "Mim – Sad – Ra" adlı yazımıza bakılabilinir )
Yanlış bildiğimiz bir şeyi daha burada zikredelim: Mısır, sadece bir kıt’ânın ülkesi değildir. Mısır hem Afrika, hem de Asya üzerindedir. Çünkü Sina Yarımadası, Asya toprağıdır. Bizim için Trakya neyse, Mısır için Sina odur.

"Amerika", adını İtalyan denizci Amerikue Vespucci’den alır. Bu isim kıt’âya 1507’de verilmiştir.
"Kanada" adı, ya bir Eskimo dili olan İrokuois dilindeki "kanada" ( köy ) sözcüğünden, ya da kızılderili dilindeki "kanatta" ( şapka ) sözcüğünden geliyor. Belki de ikisi de doğrudur. Çünkü Eskimolar için yurt olan bu topraklar, onlar için "köy"dür, köyleridir. Kızılderililer için ise yaşadıkları toprakların en kuzey coğrafyasıdır, yani "şapka"dır. 
 Meksika", adını Aztek Uygarlığı’nı kuran Méxica halkından alır. Bu halk ise bu adını, aynı isimdeki bir gölden alır. Bu göl kenarında yaşayan kavmin adı olan "Méxica", Aztek dilinde "Ay Gölü" demektir. 

"Venezuela", İtalya’nın Venezia ( Venedik ) şehrinin İspanyolca adıdır ve "Küçük Venedik" demektir.
”Kolombiya", adını Christoph Colomb’dan alır. Bu isim ülkeye 1863 yılında verildi. Yani Colomb’dan 400 yıl sonra. 
 "Brasìl" ( Brezilya ), Amazon Ormanları’nda yetişen ve kırmızı renkli olan bir ağacın kızılderili dilindeki adıdır. Bu ağaç, Portekiz koloniciliğinin ilk on yılında, dışarıya götürülen ( "kaçırılan" desek daha doğru olur ) en önemli üründü. Portekizliler bu ülkeyi kastettikleri zaman bunu bu ağacın adını anarak yaptıkları için, ağacın adı, ülkenin adı oldu. 
 "Argentina" ( Arjantin ) adı, beyaz "keşifçilerin" bu ülkeye taktığı Latince bir isimdir ve "gümüş ülke" demektir. Nitekim ülkenin en başta gelen nehirlerinden birinin adı da "Río de la Plata" olup, İspanyolca’da "gümüş nehir" demektir. 

Son olarak Avustralya ( Okyanusya ) kıt’âsındayız. Dünyanın beşinci kıt’âsı olan "Avustralya" kıt’âsına ilk ayak basan Hollandalılar, buraya "Yeni Hollanda" adını verdiler. Sonra bu topraklara Latince’de "keşfedilmemiş güney ülkesi" anlamına gelen "Terra Australis Incognita" adı verildi. 19. yy’da bu isim kısaltılarak "Australia" ( Avustralya ) şekli verildi.
"Yeni Zelanda", adını Hollanda’nın "Zelanda" ( Zeeland ) vilâyetinden alır. Avustralya’ya "Yeni Hollanda" adını veren Hollandalılar, bu ülkeye de "Yeni Zelanda" adını verdiler ve bu isim sonradan değişmedi; öylece kalıp günümüze dek geldi. ( Küçük bir bilgi notu olsun diye söyleyelim: ABD’nin New York kentinin ilk kurulduğunda adı "New Amsterdam", yani "Yeni Amsterdam" idi. Çünkü şehir, Hollanda’nın başkenti Amsterdam örnek alınarak inşâ edilmişti. )(2)


kaynaklar:
1.http://www.dilforum.com/forum/archive/index.php/t-76213.html
2.http://lapsekili.tr.gg/-Ue-lke-adlar%26%23305%3Bn%26%23305%3Bn-k.oe.keni.htm

30 Ağustos 2012 Perşembe

DÜNYANIN EN BÜYÜK İSLAMİ GÜCÜ: RUSYA

Yazı başlığım sizi şaşırtmış olabilir. rusya:islam dengesi sizin zihin dünyanızda saçma karşılanmış olabilir. bu bize sovyetler birliğinden miras kalmış bir düşüncedir. fakat sovyetler biriğinin yıkılmasıyla birlikte birçok devlet ve merkezi devlet olan rusya federasyonu kuruldu. rusya federasyonu homojen yapıya sahip değil . ülke adı üzerinde federasyonla yönetiliyor.83 federal bölge var. ayrıca 21 tanede cumhuriyet var. bunların tamamının kendi yönetimi, bayrağı ve bütçesi var. sadece dış temsillerde rusya federasyonu olarak temsil ediyorlar. bu cumhuriyetlerin tamamına yakını müslüman etnik gruplardan oluşuyor. her ne kadar ülkenin % 79 ' ruslardan oluşsa da ülkede bir çok etnik yapı mevcuttur. şimdi bu yapıya göz atalım.:
Rusya Nüfusu Etnik Grupları (2002) [1]
Rus% 79.83
Tatar% 3.83
Ukraynalı% 2.03
Başkurt% 1.15
Çuvaş% 1.13
Çeçen% 0.94
Ermeni% 0.78
Diğer% 10.31


ülkenin nüfusu 138 milyon. nüfus artış hızı 1.2. ruslar % 79 ile en büyük grubu oluşturuyor. genel nüfusta 110-115 milyon rus nüfus var . bunun dışında nüfusun % 15-20'si müslüman. müslümanların sayısının 20 ila 28 milyon arasında olduğu. nüfus hızı sebebiyle nüfus giderek azalmakta. bunu yanısıra ölüm oranı çok fazla. 1991 yılında nüfus 148 milyona çıkmışken 2012 itibariyle 138 milyona düşmüştür. her ne kadar nüfus çok gibi görünsede toprağa düşen nüfus bakımından düşüktür. ayrıca ülkede rus unsurlar arasında nüfus artış hızı düşmektedir. müslüman unsurlar arasında daha fazladır. rusların askeri gücü ise:
Rusya’nın askeri gücüne ilişkin detaylı bilgiler.
 Nüfus Bilgileri
Toplam Nüfus: 138,739,892
Kullanılabilir İşgücü: 69,117,271
Askerliğe Elverişli İşgücü: 46,812,553
Askerlik Çağındakiler: 1,354,202
Aktif Asker Sayısı: 1,200,000
Yedek Asker Sayısı: 754,000

ruslar soğuk,alkolik ve ana unsur millet oldukları için zor işlerde genelde müslüman gruplar tarafından yapılmaktadır. rus ordusunda da müslüman unsurların sayısı giderek artmaktadır. 2020 yılına kadar rus ordusunun % 40'ı, 2050 yılına kadar da % 56 sı müslüman askerlerden oluşacaktır.

rus devleti de bu gelişmenin farkındadır. kominizm zamanında dinlere  açılan savaş veya çeşitli sebeplerden 50-60 milyon kişinin katledildiği sadece bunun 20-30 milyonunun stalin döneminde öldürülenlerin ekserisi müslüman etnik gruplardır. çeçen savaşı sebebiyle müslümanlara karşı sert bir tutum izlense de gittikçe müslümanları önemseyici politikalar izlenmeye başlanmıştır. özellikle 2000 li yıllar bu konuda altın bir dönem olmuştur. rusya federasyonu islam konferansı örgütüne gözlemci statüyle üye olmuştur. dışişleri bakanı lavrov rusya federasyonu islam dünyasının iyi bir dostu olması yanında önemli bir üyesidir. demişti. moskovada devletinde yardımlarıyla 20000 kişilik bir cami yaptırmıştı. fakat moskova'da  2 milyon müslümana camilerin yetmemesi sebebiyle devletin belirleyeceği 60000 kişilik bir cami yaptırılması kararlaştırıldı.




rus lideri putin tataristan'da 2 metrelik kuranı kerimi ziyaret etmişti. son yıllarda rusyada 20000 rus bilimadamının islama geçtiği vurgulanıyor. hz. allah inşallah hidayet nasip eder diyerek yeni alanya gazetesinde çıkan bir haberle yazımı noktalamak istiyorum:
Süleymanlı Cemaati'nin kanaat önderlerinden olan ve 10 yıldır Moskova'da hizmet veren Alanyalı Hasan Arıkan, 35 milyon Müslüman'ın yaşadığı Rusya'da İslamiyet'in hızla yayıldığını söyledi

MITT Uluslararası Moskova Turizm Fuarı'na katılan Alanya basını, Süleymanlı Cemaati'nin kanaat önderlerinden olan Alanyalı Hasan Arıkan'ı ziyaret etti. Alanya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Başkanı Mehmet Ali Dim, Alanya Postası Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Gürses, Yeni Alanya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ferit Kesen, Doğan Haber Ajansı (DHA) Alanya Büro Şefi Teoman Eriş, ATV Muhabiri Ercan Yıldırım ve Kanal A Muhabiri Mustafa Sucu'yu, Rusya'nın başkenti Moskova'da bulunan Prospekt Mira'daki yurt binasında kabul eden Arıkan, Rusya'da Müslümanlığın hızla yayıldığını belirterek "Rusya çok büyük bir devlet. 150 milyon nüfusu var. Rusya Diyanet İşleri Başkanlığı'nın açıkladığı resmi rakamlara göre Rusya'da 30 milyon Müslüman yaşıyor. Gayriresmi olarak da 35 milyon Müslüman var" dedi. Rusya'nın herkesin dinini özgürce yaşayabildiği büyük bir devlet olduğunu dile getiren Arıkan, 10 yıl önce Rusya'ya gittiğinde iki adet olan yurt sayısının şimdi 54 olduğunu söyledi. Moskova'da 980 kilise bulunduğuna dikkat çeken Arıkan "Cami sayısı ise sadece iki tane. Moskova'da da 2 milyon müslüman yaşıyor. Cami sayısını, yurt sayısını arttırmamız gerekiyor" diye konuştu.
"YURDUMUZDA HOCA OLAN RUSLAR VAR"
Rusya'da İslam dininin büyük bir hızla yayıldığını dile getiren Arıkan, şu bilgileri verdi:
"Rus çocukları bizim kursta okuyorlar. Anası babası geliyor diyor ki, sizde okuyunca daha bir hürmetkar oluyor. O anne ve baba da İslam dinine ayrı bir ilgi duyuyor. Yurdumuzda yetişen ve hoca olan Rus vatandaşları var. Rusya'da, Moskova'da, mükemmel bir ortam var. İnanıyorum ki bizler, iki ülkenin daha da yakınlaşması için önemli bir misyon üstlenmişizdir. Devlet Başkanı Putin, iç siyasete karışmadıktan sonra Müslümanlara büyük ilgi gösteriyor. Rusya'nın Türk Cumhuriyetleri ayrıldıktan sonraki nüfusu 145 milyon. Resmi kaynaklara göre bu nüfusun 30 milyonu, gayri resmi verilere göre ise 35 milyonu Müslüman. Moskova 16 milyon nüfuslu bir metropol. Bunun 2 milyonunun Müslüman nüfus olduğu biliniyor. Onlara din hizmeti veriyoruz. Bu hizmetimize Rusya'daki Türkler büyük destek oldu, Ruslar da ilgi duydu. Moskova'da 2 cami var, 4 kurs var. Öyle zaman oluyor ki bizim camimizde yaklaşık 1000 kişiyle Cuma namazını kılıyoruz. Türkiye'den gelen işadamlarımız bu manzara karşısında gözyaşı döküyorlar ve şükrediyorlar. Ruslar'da İslam Dini'ne ilgi duyuyorlar.
"PUTİN BÜYÜK BİR DEVLET ADAMI"
Putin, gölgesinden korkan bir lider değil. İçişlerine karışmama konusunda kararlı. Ama diğer türlü, Türkmen olsun, Tatar olsun, Azeri olsun, herkesin dinini öğrenmesine müsaade ediyor ve bu konuda bölge müftülerine destek oluyor. Müslüman halk orada İslam kimliğinden vazgeçmemiş. Çocuklarını okutmaya çalışıyorlar, biz de onlara yardımcı oluyoruz. Putin'den de destek görüyoruz. Çünkü, Putin büyük devlet adamı, din özgürlüğü verdiği gibi içişlerine karışılmadığı müddetçe isteyenin istediği gibi ibadetini yapabilmesi için de her türlü desteği veriyor.
"RUS İSTİHBARATI ÇOK GÜÇLÜ"
Rusya'da istihbarat çok güçlü. Bir kaç kez geldiler. Ben kendilerine İslam dininin müdahaleci olmadığını ve Kuran'da sizin dininiz sizin, bizim dinimiz bizim diye ayet olduğunu ifade ettim. İkna oldular. Bakıyorlar, inceliyorlar ve karar veriyorlar. Türkiye'ye gelmeden önce Vlademir'de mescit açılışına gittim. Büyük bir vilayet ve merkez. Moskova'ya 500 kilometre mesafede. Müslüman halk var. Vali hazırlık yapmış. Müftüler dini elbiseleriyle gelmiş. Cüppelerinde de lale var. Ben de merak etmiştim lalenin niçin seçildiğini. EBCED hesabıyla Allah anlamına geliyor. Laleyi sembol olarak kullanmışlar. Hepsinin yakalarında var. Vali bizi şehir dışında karşıladı. Valinin yanında Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı var. Orada gelen misafirlere tepside ekmek ve tuz tutuyorlar, adetleriymiş. Mescit yapılmış ve hazırlanmış. Minarenin başına âlem konulacak. Başına hilal konulmuş. Bütün dünyada İslamiyet'i temsil eder Hilal. Bunu minarenin başına oturtmak için vinç getirmişler. Bu hilal minarenin tepesindeki yerine oturtulduğunda inanın duygulandım ve ağladım. Kurban kestiler. Papaz 2 yıldır mescidin açılmasına karşı çıkıyordu, Müslümanlara zorluk çıkarmış. Ancak Putin burada da tavrını koymuş ve açtırmış.
"DİN ADAMLARINA İHTİYACIMIZ VAR"
Rusya'da en çok din adamlarına ihtiyacımız var. İslama karşı büyük ilgi var. Bazı Rus vatandaşlar hatta Kaymakamlar da dinimizi öğrenmek istiyor. Tataristan'da Bolgar denen büyük bir kent var. Orada her yıl İslam'ın kabul edilmesi sebebiyle şükran günü yapılıyor. Tüm Kafkaslardan ve Rusya'dan Müslümanlar toplanıyor. Sakal-ı Şerif getiriliyor ve onun altında 10 binlerce kişi toplanıyor ve 1 saat süren şükran duası yapılıyor. Namaz kılınıyor, yemekler yeniyor. Çok feyizli ve güzel bir gün oluyor. Rusya müspet ilime destek veriyor. Putin yönetiminin şu ana kadar İslam'a yönelik bir baskısı söz konusu değil. Bolgar nükleer denizaltıların bulunduğu bir kent. Yeni yeni halka açılıyor. Böyle bir kentte, şükran günü tertip ettik. Çok şükür.
"HİZMETLERİMİZE DEVAM EDİYORUZ"
Müslümanlar, tarihlerinde kimseye baskı yapmadılar. İslam'da zorlama yoktur. Dinde zorlama yoktur. Tebliğ var. Anlatacaksın. İster kabul eder, ister etmez. Biz bununla görevliyiz. Akıl ve mantık dinidir İslamiyet. Avrupa'da düşünen insanlar Müslüman oluyor, Tataristan ve Rusya Müslümanları kendi arzularıyla dinimizi seçtiler. Rusya da bizi hoşgörüyle karşıladı.
HASAN ARIKAN KİMDİR?
1937 yılında Alanya'da doğan Hasan Arıkan, İnşaat Yüksek Mühendisi ve eski meclis üyelerinden Hilmi Arıkan ile Latif Arıkan'ın abileri. Hasan Arıkan, ilk ve orta tahsilini İstanbul'da tamamladıktan sonra uzun yıllar ülkemize din adamı olarak hizmet etti. Görev yaptığı illerde ve beldelerde binlerce talebe yetiştirdi, aynı zamanda dini eserler yazdı ve bu görevine halen Moskova'da devam ediyor. Doğu Karadeniz ve özellikle Trabzon ile Erzurum'da da 23 yıl boyunca vaizlik ve din hizmetleri verdi. Süleymanlı Cemaati'nin kanaat önderlerinden biri haline gelen Hasan Arıkan, 10 yıllık görevi süresince Rusya'daki yurt sayısını 4'den 56'ya çıkarak hizmetlerini sürdürüyor. 
                                                                                                                             HALİT SARI
kaynaklar:
1.vikipedi-rusya maddesi
2. rusyanın askerigücü.com
3 yenialanya.com