Bizi twitter'dan takip için: https://twitter.com/halitsari07
YAVUZ SULTAN SELİM
Osmanlı
imparatorluğunu cihan devleti haline getiren büyük Osmanlı padişahı Yavuz
Sultan Selim 1470 yılında Amasya’da doğdu. Babası sultan 2. Bayazıd annesi ise
Dulkadiroğlu Alaaddin Bozkurd bey’in Ayşe Hatun’dur. 11 yaşına kadar babasının
yanında Amasya’da ikamet etti. Bu süreç içerisinde bir süreliğine İstanbul’a
dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından çağrılıp kısa süre eğitimden geçirildi.
Hatta bu süreçte dedesi yavuz’ u sevmek için kucağına aldığında kafasını
kaldırıp bir an olsun dedesine bakabildiğinden bahsetmiştir. Babası padişah
olunca 11 yaşında İstanbul’un yolunu tutmuştur. 17 yaşına kadar eğitim
gördükten sonra Trabzon sancak beyliğine tayin edildi. Bu sırada Şehzade Veliaht
Ahmet amasya’da Şehzade Korkut Antalya’da Şehzade Şehenşah’ta Konya’da Sancak Beyliği
görevini yürütüyorlardı. Yavuz Sultan Selim 2. Bayazıd’ın 8 çocuğundan
birisidir. 24 yıl Trabzon Sancak Beyliği yapmıştır. Bu süreçte en önemli yaptığı
şey Osmanlı sınırlarını Şah İsmail’e karşı korumasıdır. Babasının Şah İsmail’e
karşı yürüttüğü politikaları yetersiz bulmuş. Bu yüzden babasına isyan etmişti.
Babasına isyanda yenilip kaçmak zorunda kaldıysa da kendisi gibi düşünen devlet
adamları ve askerlerin desteğiyle önce veliaht daha sonra padişah olmuştur.
1514 yılında şehzadeliğinden beri en büyük düşmanı Şah İsmail’i çaldıran
mevkiinde mağlup etmiştir. 1515 yılında Dulkadiroğlu Beyliğine son vermiştir.
1516 Mercidabık, 1517’de Ridaniye zaferiyle memluk devletine son vermiştir.
1520 yılında ise ‘şirpençe’ hastalığı nedeniyle hayata gözlerini yummuştur. Padişah
vefat ettiğinde 50 yaşında idi. 8 yıllık saltanatı boyunca Osmanlı topraklarını
iki buçuk katına çıkarmış, hazineyi ağzına kadar doldurmuştu.
YAVUZ SULTAN SELİM’İN
PORTRESİ
Saltanatı 8 yıl, 5 aydan 2
gün eksiktir. Selîm, uzuna yakın orta
boylu,
çatık kaşlı, sert bakışlı, matruş ve palabıyıklı, asabî
mizaçlı, fevkalâde cesur, çok mâhir bir avcı,savaş san'atında emsalsiz bir
kumandan idi. Devlet işlerinin, tasarlanmış bir program dâhilinde devam etmesi ve
her meselede devlet ricalinin görüş ve düşünüşlerinden faydalanmayı isterdi. Günlerce
düşünür, kararını verdikten sonra, büyük bir azim ve irâde ile, durmadan,
dinlenmeden tatbikat ve icraata geçerdi. Bundan sonra, böyle bir karârın
aleyhinde bulunacak olanları, eski teveccüh ve takdîrine bakmadan, derhâl îdâm
ettirirdi. I. Selîm, uyuşuk bir hâle gelmiş olan devlet faaliyetine, bu mesaisi
ile, yeniden bir canlılık ve cevvâliyet getirmiştir. Çok iyi işleyen bir câsus şebekesi
vardı. Dünya siyâsetine tamâmiyle vâkıf bulunuyordu. Devlet hazinesini daima dolu tutmak ister,
debdebe ve ihtişamdan hoşlanmazdı, sâdeliği severdi. Milletleri idâre etmek
hususunda büyük bir kabiliyet göstermişti. Ülkesinin her tarafında yalnız
adaletin hâkim olmasını isterdi. Boş vakitlerini, âlim ve edîblerin
meclislerinde geçirmekten hoşlanırdı. İlmi sever, ulemâya hürmet ederdi. Bilhassa
târih, felsefe ve tasavvuf sahalarında geniş bilgisi vardı. Muhyiddîn İbni'l-Arabî'ye
ve Celâleddin Rûmî'ye karşı göstermiş
olduğu hürmet ve alâka, onun, Vahdet-i Vücûd felsefesine mâil olduğunu gösterir.
Şark dillerine ve bilhassa Farsça'ya, tam mânâsiyle vâkıftı. Sultan I. Selîm'e,
tarihte geçen en büyük hükümdarlar arasında yer vermek, doğru ve haklı bir
hareket olur". Yavuz, Osmanlı hükümdarları içinde, askerlik dehâsı bakımından
büyük-babası Fâtih'ten sonra
gelir. Siyâset ve devlet adamı olmak bakımından da Fâtih
ve oğlu Kaanûnî'den sonradır. Fâtih'ten ve babası II. Bâyezid'den sonra, Osmanoğulları'nın
en bilginidir. İslâm ilimlerine ve 3 büyük Doğu edebiyatına, fevkalâde vâkıftı
(büyük-babası Fâtih ve oğlu Kaanûnî gibi Batı dillerini öğrenmemişti).
Boş zamanlarında daima okur ve padişahlığında okurken
gözlük kullanırdı. Sakal bırakmamıştır. Bu sûretle II. Osman ve VI. Mehmed'le
berâber, Osmanlı hükümdarları içinde, sakalsız 3 şahıstan biridir. Bütün Türk
edebiyatında Farsça'yı en iyi kullanan şairlerinden biridir. Farsça Dîvân'ı,
gerçek
bir san'at eseridir (Almanya'da basılmış, Türkçe'ye de
çevrilmiştir). Ancak birkaç parça Türkçe şiir yazmıştır. Halbuki rakîbi Şâh İsmâîl,
daha çok Türkçe şiir söylemiştir. Ancak Şâh İsmâîl, bilhassa halkın dili olduğu
için, Şîî propagandası maksadiyle Türkçe'yi kullanmıştır. Yavuz, şiirlerinde,
yalnız
bir san'atkâr hüviyetiyle görünür. Başkaca bir gayesi
yoktur. Şiirlerinde çok mütevâzı'dır. Ancak ona izafe edilen meşhur Türkçe kıt'ada
büyük bir gurur hissedilir:
Merdüm-î dîdeme bilmem ne füsûn-etdi felek
Giryemî kıldı füzûn-eşkimi hûn-etdi felek
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn-etdi
felek
Bizi twitter'dan takip için: https://twitter.com/halitsari07 HALİT SARI
yararlanılan kaynaklar:
Yılmaz ÖZTUNA-Yavuz sultan selim-BKY Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder