26 Ağustos 2014 Salı

YAVUZ SULTAN SELİM



 Bizi twitter'dan takip için: https://twitter.com/halitsari07



YAVUZ SULTAN SELİM

Osmanlı imparatorluğunu cihan devleti haline getiren büyük Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim 1470 yılında Amasya’da doğdu. Babası sultan 2. Bayazıd annesi ise Dulkadiroğlu Alaaddin Bozkurd bey’in Ayşe Hatun’dur. 11 yaşına kadar babasının yanında Amasya’da ikamet etti. Bu süreç içerisinde bir süreliğine İstanbul’a dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından çağrılıp kısa süre eğitimden geçirildi. Hatta bu süreçte dedesi yavuz’ u sevmek için kucağına aldığında kafasını kaldırıp bir an olsun dedesine bakabildiğinden bahsetmiştir. Babası padişah olunca 11 yaşında İstanbul’un yolunu tutmuştur. 17 yaşına kadar eğitim gördükten sonra Trabzon sancak beyliğine tayin edildi. Bu sırada Şehzade Veliaht Ahmet amasya’da Şehzade Korkut Antalya’da Şehzade Şehenşah’ta Konya’da Sancak Beyliği görevini yürütüyorlardı. Yavuz Sultan Selim 2. Bayazıd’ın 8 çocuğundan birisidir. 24 yıl Trabzon Sancak Beyliği yapmıştır. Bu süreçte en önemli yaptığı şey Osmanlı sınırlarını Şah İsmail’e karşı korumasıdır. Babasının Şah İsmail’e karşı yürüttüğü politikaları yetersiz bulmuş. Bu yüzden babasına isyan etmişti. Babasına isyanda yenilip kaçmak zorunda kaldıysa da kendisi gibi düşünen devlet adamları ve askerlerin desteğiyle önce veliaht daha sonra padişah olmuştur. 1514 yılında şehzadeliğinden beri en büyük düşmanı Şah İsmail’i çaldıran mevkiinde mağlup etmiştir. 1515 yılında Dulkadiroğlu Beyliğine son vermiştir. 1516 Mercidabık, 1517’de Ridaniye zaferiyle memluk devletine son vermiştir. 1520 yılında ise ‘şirpençe’ hastalığı nedeniyle hayata gözlerini yummuştur. Padişah vefat ettiğinde 50 yaşında idi. 8 yıllık saltanatı boyunca Osmanlı topraklarını iki buçuk katına çıkarmış, hazineyi ağzına kadar doldurmuştu.



YAVUZ SULTAN SELİM’İN PORTRESİ

Saltanatı 8 yıl, 5 aydan 2 gün eksiktir.  Selîm, uzuna yakın orta boylu,
çatık kaşlı, sert bakışlı, matruş ve palabıyıklı, asabî mizaçlı, fevkalâde cesur, çok mâhir bir avcı,savaş san'atında emsalsiz bir kumandan idi. Devlet işlerinin, tasarlanmış bir program dâhilinde devam etmesi ve her meselede devlet ricalinin görüş ve düşünüşlerinden faydalanmayı isterdi. Günlerce düşünür, kararını verdikten sonra, büyük bir azim ve irâde ile, durmadan, dinlenmeden tatbikat ve icraata geçerdi. Bundan sonra, böyle bir karârın aleyhinde bulunacak olanları, eski teveccüh ve takdîrine bakmadan, derhâl îdâm ettirirdi. I. Selîm, uyuşuk bir hâle gelmiş olan devlet faaliyetine, bu mesaisi ile, yeniden bir canlılık ve cevvâliyet getirmiştir. Çok iyi işleyen bir câsus şebekesi vardı. Dünya siyâsetine tamâmiyle vâkıf bulunuyordu.  Devlet hazinesini daima dolu tutmak ister, debdebe ve ihtişamdan hoşlanmazdı, sâdeliği severdi. Milletleri idâre etmek hususunda büyük bir kabiliyet göstermişti. Ülkesinin her tarafında yalnız adaletin hâkim olmasını isterdi. Boş vakitlerini, âlim ve edîblerin meclislerinde geçirmekten hoşlanırdı. İlmi sever, ulemâya hürmet ederdi. Bilhassa târih, felsefe ve tasavvuf sahalarında geniş bilgisi vardı. Muhyiddîn İbni'l-Arabî'ye ve Celâleddin Rûmî'ye  karşı göstermiş olduğu hürmet ve alâka, onun, Vahdet-i Vücûd felsefesine mâil olduğunu gösterir. Şark dillerine ve bilhassa Farsça'ya, tam mânâsiyle vâkıftı. Sultan I. Selîm'e, tarihte geçen en büyük hükümdarlar arasında yer vermek, doğru ve haklı bir hareket olur". Yavuz, Osmanlı hükümdarları içinde, askerlik dehâsı bakımından büyük-babası Fâtih'ten sonra
gelir. Siyâset ve devlet adamı olmak bakımından da Fâtih ve oğlu Kaanûnî'den sonradır. Fâtih'ten ve babası II. Bâyezid'den sonra, Osmanoğulları'nın en bilginidir. İslâm ilimlerine ve 3 büyük Doğu edebiyatına, fevkalâde vâkıftı (büyük-babası Fâtih ve oğlu Kaanûnî gibi Batı dillerini öğrenmemişti).
Boş zamanlarında daima okur ve padişahlığında okurken gözlük kullanırdı. Sakal bırakmamıştır. Bu sûretle II. Osman ve VI. Mehmed'le berâber, Osmanlı hükümdarları içinde, sakalsız 3 şahıstan biridir. Bütün Türk edebiyatında Farsça'yı en iyi kullanan şairlerinden biridir. Farsça Dîvân'ı, gerçek
bir san'at eseridir (Almanya'da basılmış, Türkçe'ye de çevrilmiştir). Ancak birkaç parça Türkçe şiir yazmıştır. Halbuki rakîbi Şâh İsmâîl, daha çok Türkçe şiir söylemiştir. Ancak Şâh İsmâîl, bilhassa halkın dili olduğu için, Şîî propagandası maksadiyle Türkçe'yi kullanmıştır. Yavuz, şiirlerinde, yalnız
bir san'atkâr hüviyetiyle görünür. Başkaca bir gayesi yoktur. Şiirlerinde çok mütevâzı'dır. Ancak ona izafe edilen meşhur Türkçe kıt'ada büyük bir gurur hissedilir:

Merdüm-î dîdeme bilmem ne füsûn-etdi felek
Giryemî kıldı füzûn-eşkimi hûn-etdi felek
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn-etdi felek




 Bizi twitter'dan takip için: https://twitter.com/halitsari07        HALİT SARI


yararlanılan kaynaklar:
Yılmaz ÖZTUNA-Yavuz sultan selim-BKY Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder